info@profdrhaydarbasenstitusu.org

Kaynaklar ve ihtiyaçlar
19/12/2011 Köşe Yazısı 109
ABD Irak'tan çekilme kararı aldı. Kaynaklara ulaşım gerekçesi ile yapılan işgaller elbette ki sona ermeyecektir. Afganistan'la başlayan süreç, ırakla devam etmiş, Libya'da, Tunus'ta, Mısır'da yapılanlar bugün Suriye üzerinden ilerlemektedir.    Somali'de, Çeçenistan'da, Eritre'de, Kosova'da, Lübnan'da akan gözyaşının, ölümlerin sebebi de yine "az olduğu düşünülen kaynakların paylaşımı" konusu idi.İşgal ve sömürüye dayalı bu mantık, kapitalizmin "ihtiyaçlar sınırsızdır, kaynaklar sınırlıdır"  yanlışından ortaya çıkmıştır. Kapitalist ve liberal sistemler, ihtiyaçlar sınırsız derken, bu ihtiyaçların karşılanacağı kaynakların yetersiz olduğunu kabul eder. Bu sebeple insanlık kendi sahip olduklarına değil, başkalarının elindekine göz koymuş, asırlar boyu devam eden savaşlar "az olanı kapma yarışı"na dönmüştür. Oysa ki, "kaynaklar sınırlıdır" diyenler, insanlığın var olduğu günden bugüne hangi kaynağı tüketmiştir ki, bu gerekçeyi kan ve göz yaşına bahane edebilmektedirler?Mesela ormancılık mı, hayvancılık mı, denizcilik mi, tarım mı? Hangisi bitmiştir? Tam tersine iptidai dönemlerde tarım arazilerinden yılda bir defa ürün alan insanoğlu, teknolojinin imkanları ile nerdeyse her ay ürün alabilme devrini yaşamaktadır.Bu tarımda böyle, ormancılık da böyle, sanayide böyle, enerjide böyledir. Kaynaklar açıldıkça açılıyor ve sonunu getirmek diye bir durum mevzubahis olmuyor.Mesela enerji konusunu ele alalım: Bir ton suyun yüz metre derinliğe düşmesi ile elde edilen enerjiye mukabil, bugün nükleer teknoloji yönteminde bir santimetreküp büyüklüğünde bir maddenin çözülmesi ile yüzlerce misli daha fazla enerji elde edilebiliyor.Durum bu kadar açıkken halen kaynakların sınırlı olduğundan nasıl bahsedilebilir? Kaynaklar sınırlıdır demek ideolojik bir yaklaşım olup, ihtirasın tatmini yönünden bir iddiadır. İnsanların ihtiras yönünden tatmini ise asla mümkün değildir. İhtiyaçlar yönünden ise, mevcut kaynaklara bakarak bu ihtiyaçların karşılanmaması gibi bir düşünce söz konusu olamaz. Aslında doymak nedir bilmeyen insanoğlunun tabi ihtiyaçları değil, ihtiraslarıdır.Sizin bir apartmanınız, bir villanız olsa ikincisini istemeniz; bir otomobiliniz olsa da ikincisini hayal etmeniz aslında ona olan ihtiyacınızdan değil, bizim geleneğimizde "aç gözlülük" diye tabir edilen insanın doyumsuzluğundan kaynaklanmaktadır.  O halde yapılacak olan iş dünya üzerindeki her bireye yetecek olan bu kaynakların adil paylaşımını temin etmektir. Biz tezimizde, Milli Ekonomi Modeli'nde "Yeterli kaynaklar vardır ve onun içinde kaynak savaşına gerek yoktur; kaynaklar sınırsızdır, ihtiyaçlar sınırlıdır" diyoruz. Yine rüzgar enerjisi, dalga enerjisi, su enerjisi vesaire gibi enerji kaynaklarını kıyamet sabahına kadar bitirme imkanı var mı bir düşününüz?  Akçaabat'taki evimizin elektrik ihtiyacını karşılamak maksadı ile yaptığımız 2 rüzgar gülü dediklerimizin de ispatı oluyor. Allah'ın rüzgar nimetini enerjiye çevireceğiz.Biz, siyasette bulunduğumuz sürede "elektriği milletimize bedava vereceğiz" şeklindeki projemizden bahsettiğimizde bıyık altından gülenler, rüzgar gülünü gördüklerinde, "Hoca dediğini yaptı, bedava elektrik üretecek, acaba bize de verir mi?" deme noktasına geldiler.  Bütün bu anlattıklarımızdan çıkan netice kaynaklar sınırsız olduğu halde, Batının gözü bu sömürgeci mantığı ile hiç doymamıştır. Bu zihniyete sahip olanların gözünü ancak bir avuç toprak doyurur.
Editörün Seçtikleri