ABD gezisinin gösterdikleri
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, ABD gezisi sırasında Başkan Bush'un da ifade ettiği gibi, Birleşik Devletlerin önemli ve daimi bir müttefikidir.
Müttefikliğimiz son zamanlarda değişen dünya düzeniyle beraber "stratejik" bir ortaklığa da dönüşmüştür.
Bu ilişki Cumhuriyet tarihi boyunca, hiç bir ülkeden görmediğimiz kadar ağır tavizlere katlanmamıza sebep olsa da, Türkiye tutumunu ve dost ülke imajını zedelememeye büyük gayret sarfetmektedir.
Zira, ABD Kıbrıs çıkarması öncesinde 1963 yılında adada meydana gelen olaylara müdahalemizi engellemiş ülkedir. Pek çok Türk'ün bu sebeple göz göre göre ölümüne seyirci kalınmıştır.
1974 Kıbrıs Barış Harekatımıza kadar, adadaki Türklere acıyan dünya, müdahalemiz neticesinde Türkiye'yi yalnız bıraktığı ve suçlu addettiği gibi, ABD'de bu hadiseden sonra askeri silah ambargosu uygulamıştır.
Hiçbir AB ülkesine ve hatta bu birliğe henüz aday olan ülkelere dahi uygulanmayan "kota" uygulamaları Türkiye'nin de bir aday ülke olmasına rağmen bize karşı devam etmektedir.
50 yıldır tekstil ve çelik sanayiinde bu kotalar uygulanmaktadır.
Keza Körfez Savaşı sırasında, sınır ötemizde meydana gelen operasyonlarda, üslerimizi ABD ve müttefiklerine açmıştık. Saddam'ı devirmek maksadıyla yapıldığı iddia edilen operasyon sonrası bu lidere dokunulmamış, dolaylı olarak destek dahi verilmiştir. Hatırlanacağı gibi 91 yılındaki bu hadise sonrası Türkiye'nin Irak ile ticareti kesilmiş; petrol akışına da izin verilmediği için 100 milyar $'a yakın bir zararı olmuştu.
Dost (!) ve müttefik ABD ile yakın geçmişimizdeki ilişkilerimizde önemli konu başlıkları böyledir.
Sn. Başbakanımızın son ziyaretinde bu tarihi süreç göz önüne alındığında, Birleşik Devletlerin istikrarlı siyasetinde pek bir değişiklik olmadığı görülecektir.
11 Eylül saldırıları sonrası ABD'nin gerçekleştirdiği operasyonda önemli bir destek vererek samimiyetini bir kez daha ispatlayan Türkiye, görüşmelerle bir çok konunun gündeme gelmesini ve bazı sahalarda kolaylıkların sağlanmasını umuyordu.
Körfez Savaşı'nın 11. yıldönümüne de denk gelen günlerde yapılan temaslarda Irak konusu, Sn. Ecevit tarafından gündem edilmiş, ABD'nin Irak'a yönelik harekatı henüz görüştüğü ve müdahale edilme kararı verilirse, Türkiye'ye danışılacağı ifade edilerek konu kapatılmıştır.
FMS kredi borçlarının silinmesi veya düşürülmesi konusunda kesin bir netice beklenirken; bu önemli madde ABDTürkiye Ekonomik Ortaklık Komisyonu'na havale edilmiştir.
Büyük kotaların uygulandığı tekstil sanayiinde iyileştirme ve gümrük vergilerinin kaldırılması ise Başkan Bush'la olan kısa toplantıda gündeme dahi gelmemiştir.
Temaslar esnasında IMF Başkanı Horst Köhler ile görüşen Sn. Ecevit'e, Köhler, Türkiye'de hükümetin yaptığı yapısal reformların IMF'ye güven telkin ettiğini ve yeni standby düzenlemesinin ay sonuna dek onaylanacağını ifade etti. Bu görüşmeden olumlu temennilerle ayrılan Türk heyetine, görüşme ile aynı süreçte, Amerikan Finans çevrelerinin gazetesi Wall Street Journal'de çıkan haber adeta bir sürpriz oldu. Haberde, "IMF'nin Türkiye'yi katletmesine izin verilmemesi" isteniyordu. "Türkiye, uluslararası para fonuna bırakılamayacak kadar önemli bir ülke!" Bu arada, IMF'nin Sn. Ecevit'e vergi artırımı yönündeki yeni "önerileri" olduğunu da hatırlatarak ABD'nin önemli ekonomi gazetesinin başyazısı siyasi idaremizce dikkatle incelenmelidir. Afganistan'a gönderilecek Türk askeri konusunda mali bir kaynak sağlayamadığımız temaslarımızda; netice beklediğimiz konuların pek çoğu "komisyonlara" havale edilmekle muallakta bırakılmıştır.
Amerika ile ticari ilişkilere devletimizin verdiği önemin bir göstergesi de gazetelerde çıkan ilanlarımızdı.
Wall Street Journal, Washington Post ve New York Times gazetelerinde yayınlanan haberlerde, Türkiye'de 5 binin üzerinde, uygun imkanlarda satılık şirketlerin olduğu duyuruldu. Satışa çıkarılacak batık bankalar için bilgi verildi.
New York Times'ın Türkiye ekinde, Sn. Derviş'in, "Yatırımlar açısından her türlü bürokratik engelleri kaldırdıkları" açıklaması belirtilerek ilanlar daha da cazip hale getirildi.
Bu durum, bize G. Kore'de patlak veren ekonomik kriz sonrası bankaların ve diğer stratejik şirketlerin kelepir fiyata global şirketlerin eline geçmesine ve yönetimde bu yolla söz sahibi olmalarını hatırlattı.
Allah, bizi aynı akıbetten muhafaza etsin!
TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu tarafından açıklanan "TürkiyeABD İş Ortaklığı Girişimi" projesi olumlu bir adımdır ve derhal hayata geçirilmelidir.
3 yıl içinde 400 KOBİ'ye ABD'li firmanın ortak olması yönünde prensip anlaşmasına varılan ziyaretin, piyasaların tekrar canlanması, üretime tekrar başlanılması için bir başlangıç olmasını diliyoruz.
Genel çerçevesi böyle aktarılabilecek ABD temaslarımızda, belki de netlik kazanan tek olumlu gelişme, Sn. Bush'un turizm sektörümüzle ilgili ifadeleri oldu.
Başkanın, "Türkiye'yi turizm için tehlikeli bir bölge olmaktan çıkaran" sözlerinden sonra bu yıl turist sayısında ve dolayısıyla döviz girdilerinde önemli bir artış bekleniyor.
Karşılıklı işbirliğinin artırılması; yeni projelere imza atılması maksadıyla yapılan bu ziyaretten "dost ve müttefik Türkiye" beklediğini alamamıştır. Niyetler, temennilerde kalmıştır.
Bu gezi bir kez daha göstermektedir ki, ülke menfaatlerimiz ve Türk milletinin çıkarları gözetilerek kurulacak farklı birlikteliklere yönelmenin zamanı gelmiştir.
Bizi, hak ettiğimiz konumda kabul edecek ve yararımıza işbirliklerine açık böyle bir dünya ise zaten mevcuttur.
Türki Cumhuriyetlere, İslam alemine, Kafkaslara ve Balkanlara bu düzeyde ve bu ihtimamla yapılacak ziyaretlerden çok daha olumlu ve kati neticeler alacağımız tarihi tecrübelerimiz ışığında muhakkaktır.
Müttefikliğimiz son zamanlarda değişen dünya düzeniyle beraber "stratejik" bir ortaklığa da dönüşmüştür.
Bu ilişki Cumhuriyet tarihi boyunca, hiç bir ülkeden görmediğimiz kadar ağır tavizlere katlanmamıza sebep olsa da, Türkiye tutumunu ve dost ülke imajını zedelememeye büyük gayret sarfetmektedir.
Zira, ABD Kıbrıs çıkarması öncesinde 1963 yılında adada meydana gelen olaylara müdahalemizi engellemiş ülkedir. Pek çok Türk'ün bu sebeple göz göre göre ölümüne seyirci kalınmıştır.
1974 Kıbrıs Barış Harekatımıza kadar, adadaki Türklere acıyan dünya, müdahalemiz neticesinde Türkiye'yi yalnız bıraktığı ve suçlu addettiği gibi, ABD'de bu hadiseden sonra askeri silah ambargosu uygulamıştır.
Hiçbir AB ülkesine ve hatta bu birliğe henüz aday olan ülkelere dahi uygulanmayan "kota" uygulamaları Türkiye'nin de bir aday ülke olmasına rağmen bize karşı devam etmektedir.
50 yıldır tekstil ve çelik sanayiinde bu kotalar uygulanmaktadır.
Keza Körfez Savaşı sırasında, sınır ötemizde meydana gelen operasyonlarda, üslerimizi ABD ve müttefiklerine açmıştık. Saddam'ı devirmek maksadıyla yapıldığı iddia edilen operasyon sonrası bu lidere dokunulmamış, dolaylı olarak destek dahi verilmiştir. Hatırlanacağı gibi 91 yılındaki bu hadise sonrası Türkiye'nin Irak ile ticareti kesilmiş; petrol akışına da izin verilmediği için 100 milyar $'a yakın bir zararı olmuştu.
Dost (!) ve müttefik ABD ile yakın geçmişimizdeki ilişkilerimizde önemli konu başlıkları böyledir.
Sn. Başbakanımızın son ziyaretinde bu tarihi süreç göz önüne alındığında, Birleşik Devletlerin istikrarlı siyasetinde pek bir değişiklik olmadığı görülecektir.
11 Eylül saldırıları sonrası ABD'nin gerçekleştirdiği operasyonda önemli bir destek vererek samimiyetini bir kez daha ispatlayan Türkiye, görüşmelerle bir çok konunun gündeme gelmesini ve bazı sahalarda kolaylıkların sağlanmasını umuyordu.
Körfez Savaşı'nın 11. yıldönümüne de denk gelen günlerde yapılan temaslarda Irak konusu, Sn. Ecevit tarafından gündem edilmiş, ABD'nin Irak'a yönelik harekatı henüz görüştüğü ve müdahale edilme kararı verilirse, Türkiye'ye danışılacağı ifade edilerek konu kapatılmıştır.
FMS kredi borçlarının silinmesi veya düşürülmesi konusunda kesin bir netice beklenirken; bu önemli madde ABDTürkiye Ekonomik Ortaklık Komisyonu'na havale edilmiştir.
Büyük kotaların uygulandığı tekstil sanayiinde iyileştirme ve gümrük vergilerinin kaldırılması ise Başkan Bush'la olan kısa toplantıda gündeme dahi gelmemiştir.
Temaslar esnasında IMF Başkanı Horst Köhler ile görüşen Sn. Ecevit'e, Köhler, Türkiye'de hükümetin yaptığı yapısal reformların IMF'ye güven telkin ettiğini ve yeni standby düzenlemesinin ay sonuna dek onaylanacağını ifade etti. Bu görüşmeden olumlu temennilerle ayrılan Türk heyetine, görüşme ile aynı süreçte, Amerikan Finans çevrelerinin gazetesi Wall Street Journal'de çıkan haber adeta bir sürpriz oldu. Haberde, "IMF'nin Türkiye'yi katletmesine izin verilmemesi" isteniyordu. "Türkiye, uluslararası para fonuna bırakılamayacak kadar önemli bir ülke!" Bu arada, IMF'nin Sn. Ecevit'e vergi artırımı yönündeki yeni "önerileri" olduğunu da hatırlatarak ABD'nin önemli ekonomi gazetesinin başyazısı siyasi idaremizce dikkatle incelenmelidir. Afganistan'a gönderilecek Türk askeri konusunda mali bir kaynak sağlayamadığımız temaslarımızda; netice beklediğimiz konuların pek çoğu "komisyonlara" havale edilmekle muallakta bırakılmıştır.
Amerika ile ticari ilişkilere devletimizin verdiği önemin bir göstergesi de gazetelerde çıkan ilanlarımızdı.
Wall Street Journal, Washington Post ve New York Times gazetelerinde yayınlanan haberlerde, Türkiye'de 5 binin üzerinde, uygun imkanlarda satılık şirketlerin olduğu duyuruldu. Satışa çıkarılacak batık bankalar için bilgi verildi.
New York Times'ın Türkiye ekinde, Sn. Derviş'in, "Yatırımlar açısından her türlü bürokratik engelleri kaldırdıkları" açıklaması belirtilerek ilanlar daha da cazip hale getirildi.
Bu durum, bize G. Kore'de patlak veren ekonomik kriz sonrası bankaların ve diğer stratejik şirketlerin kelepir fiyata global şirketlerin eline geçmesine ve yönetimde bu yolla söz sahibi olmalarını hatırlattı.
Allah, bizi aynı akıbetten muhafaza etsin!
TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu tarafından açıklanan "TürkiyeABD İş Ortaklığı Girişimi" projesi olumlu bir adımdır ve derhal hayata geçirilmelidir.
3 yıl içinde 400 KOBİ'ye ABD'li firmanın ortak olması yönünde prensip anlaşmasına varılan ziyaretin, piyasaların tekrar canlanması, üretime tekrar başlanılması için bir başlangıç olmasını diliyoruz.
Genel çerçevesi böyle aktarılabilecek ABD temaslarımızda, belki de netlik kazanan tek olumlu gelişme, Sn. Bush'un turizm sektörümüzle ilgili ifadeleri oldu.
Başkanın, "Türkiye'yi turizm için tehlikeli bir bölge olmaktan çıkaran" sözlerinden sonra bu yıl turist sayısında ve dolayısıyla döviz girdilerinde önemli bir artış bekleniyor.
Karşılıklı işbirliğinin artırılması; yeni projelere imza atılması maksadıyla yapılan bu ziyaretten "dost ve müttefik Türkiye" beklediğini alamamıştır. Niyetler, temennilerde kalmıştır.
Bu gezi bir kez daha göstermektedir ki, ülke menfaatlerimiz ve Türk milletinin çıkarları gözetilerek kurulacak farklı birlikteliklere yönelmenin zamanı gelmiştir.
Bizi, hak ettiğimiz konumda kabul edecek ve yararımıza işbirliklerine açık böyle bir dünya ise zaten mevcuttur.
Türki Cumhuriyetlere, İslam alemine, Kafkaslara ve Balkanlara bu düzeyde ve bu ihtimamla yapılacak ziyaretlerden çok daha olumlu ve kati neticeler alacağımız tarihi tecrübelerimiz ışığında muhakkaktır.
Editörün Seçtikleri