2012'de hayırlı yolculuklar
Türk siyaseti "Güney Akım Doğalgaz Anlaşması" projesine imza attı. AB ve ABD ile her konuda beraberdir diye beklenilen Türkiye bir anda Rusya ile birlikte olarak AB ülkelerinin tamamını Rusya'nın önünde diz çöktürdü. Enerji politikasında tüm Avrupa'yı Rusya'ya muhtaç hale getirdi. Türk siyasetinde gözle görülen bu değişim kesinlikle beklenmiyordu. Batıyla beraber olacak ve Rusya yalnız bırakılacaktı. Çünkü, Türkiye bu güne kadar Suriye meselesinde Batı ile beraber hareket etmiş, Suriye ve Rusya'nın karşısında tavır almış, hariciye politikasını BOP esaslarına göre düzenlemişti.Bir anda Türkiye tavır değişikliği ile safını belirlemiştir. Bu demektir ki, Türkiye bundan sonra Suriye'nin karşısında da olmayacak, ABD'nin yanında da bulunmayacak.Böyle bir manzaradan böyle bir netice beklenir. "Türkiye de neden tavır değişikliğine gidildi" denilirse, kanaatimiz odur ki, Sayın Başbakanın hastalığı döneminde etekteki taşlar yere döküldü, herkesin kimliği açık olarak ortaya çıktı. Kabul etmek lazım ki, Erdoğan karizmatik kişiliği ile liderlik esaslarını yerine getirmiş, partinin içindeki ayrılıkları gizlemişti. Hastalığı döneminde görüldü ki, AKP de menfaat kaygıları ile beraber liderlik yarışına girilmiş, "Biz Sayın Tayyip Beye biat etmedik ki" şeklinde görüş beyan edilmiştir. Bu görüş sahipleri, merkezi Pensilvanya'da olan ABD siyasetinin ekseninde, gelecekleri uğruna manevi değerlerini dahi hiçe sayarak ABD'nin safında bir görüntü sergilemişlerdi. Bundan dolayıdır ki, AKP'de Sayın Başbakan'dan beklenilen ve de olması gereken tavır bir anda ortaya çıkmış, enerji politikasında Rusya'nın yanında olunmuştur.2012 yılına bu tavır değişikliği ile girerken elbette ki, ülkenin birlik ve beraberliği asıl mesele olması lazımdır. Yeni Anayasa çalışmalarında açılım adı altında Türkiye'nin parçalanması hayal edilirken, bu tavır değişikliği, Anayasanın değişmez maddelerinin de kalması gerektiğinin de ispatı olmalıdır. Bundan sonra iktidardan beklenilen, muhasebe yapmadan Batının yanında tavır almamasıdır.Körü körüne bir batıcılık, demokrasi, insan hakları ve açılım adı altında Türkiye'nin parçalanıp dağılmasına imkan verilmeyecektir.Sayın Başbakanın siyasette geleceğinin garantisi de safını bu esaslara göre belirleyip, milletle buluşmasındadır. 2012 yılının millet ve devlet - sivil ve asker beraberliği bu tarzın hayata geçmesine bağlıdır. Sayın Başbakanın cumhurbaşkanlığına giden yolun trafiği de buradan geçmektedir. Vatikan'la iş yapanların millet ve devletin dağılmasından yana bir yol takip ettiklerini Başbakanımızın görmemesi mümkün değildir. Gerçeklerin ortaya çıkmasında hastalık turnusol kağıdı olmuş; doğru ile yanlış, zangoçluk yapanlarla tevhidde istikametini belirleyenler net olarak ortaya çıkmıştır.Bu çatakta millet ve devletin yanında, birlik ve dirlik konusunda ülkenin kalkınması için iktidara 2012 yılında iyi yolculuklar dilerim.
Editörün Seçtikleri