Neler Okuyacaksınız
Benim Ölüm Senin Dirinden Daha Faziletlidir
Sevgili gençler, kıymetli dinleyenlerim, ekranları başında bizi takip eden yüce Türk milleti. Saygılarımla, sevgilerimle, hürmetlerimle, sizleri selamlıyorum. Fazla konuşacak değilim. Çünkü arkadaşlar her şeyi konuştu.
Sevgili arkadaşlar biz bugüne kadar her şeyin aslını ortaya koymaya çalıştık ve de koyduk. Allah bize bunu nasip etti. Ama benim anlamadığım ve anlamakta da zorluk çektiğim öyle enteresan durumlar var ki, mesela ben bir model yazdım. “ Milli Ekonomi Model’i ” denilen bu model, aslında bir Avrupalının, bir Amerikalının kısaca bir Hristiyan ve Yahudi’nin yazmasına imkân olmayan bir modeldir. Ahmet Kaşemoğlu profesör, “bunu ancak bir Türk bilim adamı yazabilir” dedi. “Ve yazdı.” Neden? Hakikaten bunda merhamet var, iffet var, şeref var, haysiyet var, adalet var, insanlara yardım var hatırınıza ne kadar güzel vasıflar geliyorsa biz bu modelin içine bunu serpiştirdik. Ama dünyada dört milyar insan şimdi bundan istifade ediyor, dört milyar. BRICS ülkeleri başta Rusya. İnanır mısınız biz Türkiye’de bu modeli yazdık diye bir aidiyet beklerken, “ya bizim hocamız yazdı bunu, helal olsun, Allah razı olsun, teşekkür ederiz” demelerini beklerken; aaa bir de bir fısıltı “Haydar Hoca Rusçu oldu.” Çocuklar bu sözlerimi iyi zapt edin, kulağınıza küpe olsun. “Haydar Hoca Rusçu oldu.” Bunları diyen adamlar 1980’den önce parlamenter sistemi ayakta tutabilmek için beş bin insanı öldürmüş insanlardır. Parlamenter sistem kalsın diye beş bin insanı öldürdüler. Bunlar dediler bunu “Haydar Hoca Rusçu oldu.” Haydar Hoca Rusçu oldu ama gelin şimdi bakalım nasıl Rusçu oldu. Binler Haydar Hocayı tanıdı Rusya’da Müslüman oldu. İnanır mısınız, Türk oğlu Türk oldular. Eğer Türk milleti bana destek verseydi, ben Rusları da Türk, Müslüman Türk oğlu Türk yapacaktım. Ama vermediniz. Esasen Anadolu yaylasında yaşayanlar eti, kemiği, kanı itibariyle Türk değildir. Bizim Türklüğümüz; medeniyet, kültür, siyaset birliğinden, din birliğinden ortaya çıkan Türklüktür. Ha Anadolu’da safkan Müslüman Türk yok mu? Var. Var ama bunlar azınlıktır, yanlış anlamayın. Bende Türk oğlu Türk’üm. Benim asıl memleketim de Hacı Bektaşi’n geldiği Horasan’dır. Yani Anadolu’ya beş bin, hatta altı bin kilometre uzaklıkta olan yerdir. Benim dedelerim o günün şartlarında işte atı, eşeği, devesi olup olmadığını bilmiyorum. Ama Anadolu’ya geldiler. Ve Anadolu’ya oradan gelenlerin tamamının gayesi Müslümanlığa hizmet, bu ülkeyi ihya etmektir. Şimdi Anadolu’da Yörük Türkleri var, kimse itibar etmez. Biliyor musunuz, bunların Türk dünyasını Müslüman ettiğini? Anadolu’yu Müslüman edenler Yörükler, Türkmenler. Hacı Bektaş’ta bunlardan bir tanesi. Ta Horasan’dan geliyor, Ahmet Yesevi Hazretleri kardeşiyle birlikte Anadolu’ya onu gönderiyor. Ve onlar geliyor, Hacı Bektaş’ta yerleşiyorlar. Öyle bir mükemmel bir irşad, ikaz, tebliğ hayata geçiriyor ki Hacı Bektaş-ı Veli, Allah şefaatinden ayırmasın. Yerinizde olsam her yıl bir defa mutlaka gider, onu ziyaret ederim. Himmet isterim. Onlar ölü değillerdir bunu böyle bilesiniz. Ha onlara “ölü” diyenler zaten ölmüş insanlardır. Niçin “gidiniz” diyorum? Gittiğiniz zaman onunla birlikte Hazreti Muhammed Aleyhisselam’ı, İmam-ı Ali’yi, İmam-ı Hasan’ı, İmam-ı Hüseyin’i Fatıma-tüz- Zehra annemizi yaşayacaksınız, göreceksiniz. Arkadaşlar başınız sıkıştığı zaman bu saydığım isimlere sığının. Onlardan “destur” isteyin. Şimdi bir zamanlar Türkiye'de bu modaydı. “İşte ölüler ziyaret edilmez, onlara Fatiha okunmaz, o yapılmaz, bu yapılmaz.” Bu milleti o kadar engellediler ki benim aptal oğlum, “benim ölüm senin dirinden daha faziletlidir.”
BRICS Ülkeleri, Milli Ekonomi Modeli ile Hayat Buldu
Şimdi ben size bir formül veriyorum. Bu fizik formülü müdür, matematik formülü müdür? Ata hocamıza soralım. Ata hocam iyi bir fizikçi bizim. Bizim ilk kurucu genel başkanımızdır. Allah onlar razı olsun. Her zaman örnek olmuştur. Ve örnek olmaya da devam ediyor. Bizim kadromuz gibi, benim kadrom gibi, Kur'an getirin el basayım, dünyada bir kadro yoktur arkadaşlar. Ne ararsan var burada. Ama enteresandır. Millet şak şak peşinde gitti, bize gelmedi. Bak birazdan sayacağım, çok sayayım mı, az mı sayayım? Yorulur musunuz? Sevgili arkadaşlar biz bu işte hizmetleri yaparken dedim ya “ben Rusçu oldum.” Rusya'da adam profesör, koskocaman profesör. Beni ziyarete geldiler İstanbul'a. Burada onların isimlerini hatırlayan varsa konuşabilir benimle birlikte. Oturduk işte kahvaltı mı yaptık, öğle yemeğimi yedik; benim biraz şeyler, zaman şeyim yıpranmıştır. Dedi ki “hocam” dedi, “ben senin” bunu diyen profesör adam, “taleben olmak istiyorum.” “E güzel de” dedim, “niçin benim talebem…” “Çünkü bu ilim sadece sende var.” Gerçekten de bu ilim sadece bende var. Başını Rusya'nın çektiği BRICS ülkeleri bugün aşağı yukarı 4 milyar nüfusa malik. Bu insanlar bizim sistemimizde karnını doyurdu, sırtını giydirdi, cebine para koydu. Hayatını kazanıyor. Ama ben size bunu anlatamadım. Dedim size ki “5000 lira asgari ücret vereceğim.” Şimdi seçim esnasında yüksek yerde duruyoruz. Aşağıdan da bana bakıyor. Böyle ediyor, zemmediyor beni yani. “Ulan” dedim, “şunun ağzına bir tane şaplak atalım.” Bu işin nüktesi, zaten dayak vursaydık bu noktaya gelmezdi iş. Sevgili arkadaşlar “aa siz azınlıksınız, marjinalsiniz.” Şimdi 4 milyar insanın uyguladığı bu sisteme sen “marjinal” diyorsun. Senin nüfusun kaç? 80 milyon. Kaç milyon insan Haydar Hoca'nın arkasında gidiyor? 4 milyar. Senin tam 50 katın. Yani 50 tane Türkiye bir araya gelecek ancak Haydar Hoca'nın etkilediği nüfus kadar bir nüfus olabileceksin. “Ben marjinal değilim.” Sonra hak dava marjinal olur mu Allah aşkına? Soruyorum size. Bunu diyenler işte Trump Suud’a gitti. Geçen günü bir makale yazdı. Çok hoşuma gitti. “Sünni imam” dedi, “Trump.” Öyle mi? “Sünni Trump Şii İran'a karşı.” Şu maskaralığa bak arkadaşlar ya. Ve İsrail Sünni NATO'yu kuracak. Bak yeminle konuş. Oturup ağlamamız lazım ya. Ne hale geldik. Ve biz bu adamların ağzıyla İslam dünyasını kana buladık. Şunu iyi bilin ki "haksız yere bir insanı öldüren” ayet meali, Allah'ın Kur'an'da beyanı, “ebediyen cehennemliktir.” (Maide Suresi 32. Ayet) Ebediyen bir gün, iki gün; bin yıl, iki bin yıl değil. Ebediyen cehennemliktir. Yani haksız yere bir kanı sen döktüğün zaman kâfir mesabesine inmiş bir insansın, varlıksın.
Türk Milletinin Bekası İçin, Sivil Asker Bir ve Beraber Olacak
Evet sevgili arkadaşlar. Şimdi ben size 5000 lira verecektim , siz istemediniz. O zaman siz aldıklarınızdan bana getirin bakalım. Benim verdiğimi kabul etmiyorsanız, aldıklarınızdan en az bir yüzde beş fazla istemiyorum. Ne alıyorsunuz? 1400 lira mı? Asgari ücret 1400 lira. 1400 liranın yüzde beşi kaç lira ediyor? Kaç lira ediyor? Yetmiş lira getireceksiniz. Sevgili arkadaşlar öyle büyük bir mağduriyete mahkûm oldunuz ki, kendi ayağınıza kurşun sıktınız. Hâlbuki benim aleyhimde konuşanların tamamı, yani bunu laf olsun diye söylemiyorum. Bak vallahi de, billahi de, tallahi de benim ilmimin sadakası etmez ya. Bunlar kim oluyor? Kaç defa ben onlara “hodri meydan, gelin şu milletin huzuruna çıkalım, konuşalım” dedim. Hep kaçak oynadılar. Hiç karşıma çıkamadılar. Şimdi seçim zamanları da çıkıyorlar. Benim sistemden çalıyorlar, size anlatıyorlar. Yazık günah değil mi? Yani içini doldurabilse, anlasa diyeceğim ki “bu çalışkandır, bu işi halleder.” Vallahi bilmiyor. Bir tanesi yiğit denilen bir delikanlı geldi elimi öptü. “Hocam” dedi “biz bu ekonomi modelini dünyaya anlatmamız lazım.” “E güzel” dedim “bizim televizyon ekranlarına çıkın anlatın.” Arkadaşlarla konuştu, bir iki program da yaptı. Bir de baktım sonra başladılar benim tezi çalmaya. “Bu bize aittir demeye.” Var yok Ali Garaçoğlu onla bunu benim markam haline getirdi. Ve arkadaşlar dedim ki “ya bunlar utanmaz insanlar. Her yerde anlatın.” Hayır çalsınlar güzel de yapamazlar, bilmezler. Orada bir formül var. Bir sonucu yazdık. Ya onun kendisi bir kitap. Yani o formülü anlaman için bir kitap kadar ilmin olması lazım. E sen hiçbir şey bilmiyorsun ki. Yalan konuşmaktan başka hünerleri yok. Şimdi daha bunlara inanmayacaksınız. Var mısınız arkadaşlar? Adı ne olursa olsun. Adı ne olursa olsun. İnanmayacaksınız. Bakın Türk milletinin bekası için, sivil ve asker kardeş olması lazım. Ama biz ne yaptık senelerce? Birbirimize kurşun attık. Şimdi askeri eleştiriyor, bana takva insanı tarif ediyor. Yahu takva ehli olmak sana bana düşer. Asker de vatanı korumaktır vazifesi. Devleti muhafaza etmektir vazifesi. Milleti korumaktır vazifesi. Bunu yapıyorsa dört dörtlüktür. Onu eleştirmiyor. Neyi eleştiriyor? “İşte namaz kılmıyor onu yapıyor bunu yapıyor.” Yani mantık ters. E sen okuttuğun din dersi ile yetiştirdiğin adamları bu konuda eleştirmen lazım. “Bak biz bunlara bu dersi verdik ama bunlar bu işi yapamıyor. Namaz kılamıyor, kıldıramıyor.” Sivillere bunu söylemen lazım. Onun için diyoruz ki. Sivil ve asker bir ve beraber olacak. Var mısınız buna? Şimdi FETÖ ile ben 20 yıl mücadele ettim. Bir sürü davamız oldu. Hatta meclis içinde ona sahip çıkanlar oldu. Meclis başkanları ona sahip çıktı. Vekiller ona sahip çıktı. E daha dün Sayın Cumhurbaşkanı “la ne istedin de vermedik” dedi. Demek o da sahip çıktı ona. E şimdi niye eleştiriyorsun? Sen ofsayta düştün. Senin gol atma imkânın yok. Bu noksanı yaptın. Milletten özür dileyeceksin. “Ben bunu anlamadım. Bu işi anlayan adam Haydar Hoca'dır” diyeceksin.
Milleti Kardeş, Beraber ve Bir Etmeliyiz
Şimdi geliyoruz. Hangi Haziran'dı Temmuz muydu? 15 Temmuz'da askeri hareket olmuş. İhtilal olacakmış. Biz de o akşam benim evin önünde Trabzon'da oturuyoruz. Televizyon ekranlarından maç yayınlar gibi şey, ihtilali seyrediyoruz. Arkadaşlar bana dedi “Hocam ne diyorsun?” Dedim “bu bir tiyatro. Böyle ihtilal olmaz.” Ben çok ihtilaller gördüm. “Hocam ne diyorsun?” Hala faili ortaya koymadılar. O akşam dedim anlattılar anlattılar dediler “bunlar bu işin faili.” Benim yorumlarımı dinlemişseniz “hayır” dedim, “bunlar değil.” Ne demek istediğimi anladınız mı? Evet. Şimdi sevgili arkadaşlar, benimle bu kadar kavga etti. Ama şimdi ben Allah'a hesap vereceğim. Niye? Bu işi o yapamaz ya, mümkün değil. Yani bu işi yapacak olan mesela telefonla konuşuyor: “Şunu şöyle yap, yapma, ayağa kalk, otur” iradede bir insan olacak. Böyle bir insan mı? Ha bak gene müdafaa etti bunu. Benimle ne kadar uğraştı arkadaşlar. İşte Allah benimle uğraştığı için de onu şamarladı. Acıyor musun ona? Hayır. Çünkü çok itikadi yanlışlar yaptı. İşte o Urfa'da Müslüman kadınla, gâvur erkeği evlendiren bu arkadaşımız. Yanlış yaptı, onun hocası da yanlış yaptı. Türkiye ile Türk milleti ile çok uğraşılıyor. Ayık olmamız lazım. Ha bu işin bir milimi de aynıdır, bir metresi de aynıdır. Yani suya atılan zehir gibidir. Bir damla da olsa zehirdir, on damla da olsa zehirdir. Bu inceliği anlatabildim mi arkadaşlar? Bir defa o saflara Türk milleti kesinlikle gönderilmeyecek, orada olmayacak.
Sivil asker dedik, daha devlet millet. Ya arkadaşlar millet devletini yıkmak cesaretinde olabilir mi? Olamaz. Bir hatıramı nakledeceğim. Sene 1975 yedek subay okulundayız, Isparta’da. Benim çok sevdiğim büyük bir zât beni ziyarete geldi. Nizamiyede adımla anons ettiler. Koşa koşa gittik. Bekliyordum zaten. Elini öptüm. “Hoş geldin baba nasılsın iyi misin?” “Evlat sen nasılsın” dedi. Dedim “baba” dedim, “kusura bakma ama bunlar affedersin şöyle adam böyle adam.” “Yok evladım öyle konuşma” dedi. Vallahi billah. Durdum irktim tabii. “Burası olmazsa namazımızı kılamayız, orucumuzu tutamayız, haccımıza gidemeyiz.” Ondan sonra tövbe billah aleyh de konuşmayı terk ettim sene 1975. Ondan bu tarafa benim devletle milletin, siville askerin aleyhinde bir tek cümle, bir tek kelime konuştuğumu ispat edene servetimi vermezsem namerdim. Ve bu kurumların bu kuruluşların daima yanında oldum bir ibadet mantığıyla. Arkadaşlar yani “senin milletin yok, senin devletin yok, senin vatanın yok.” Hayvan mısın be? Bunu bile düşünecek, akledecek olgunluğu bizden aldılar, elimizden aldılar. Onun için var mısınız devletten yana, milletten yana, vatandan yana, askerden yana olmaya var mısınız? “Ama hocam…” En fazla beni rahatsız ettiler yanlış anlamayın. Hafta geçmezdi ki ya emniyetten ya jandarmadan adam gelmesin. İhbar ederlerdi beni. Neymiş benim suçum? “Allah'ı zikrediyoruz, Mevlid okuyoruz, Kuran okuyoruz” suçum bu. Geliyor adam, oturuyor çay kahve içiriyorum onlara. Yemin ederim gerek polis olsun, gerek jandarma olsun, “hocam özür dileriz senden. Biz buraya isteyerek gelmedik ama ihbar ettiler bizi de gönderdiler geldik.” Çayımı kahvemi içerdiler giderdiler. Sonunda da benim taşıdığım ruhun hepsi temsilcisi oldu. Benim taşıdığım ruh Hacı Bektaş'ın ruhu. Benim yapmak istediğim iş Hacı Bektaş'ın yaptığı iştir. Yani milleti kardeş etmek beraber etmek, bir etmek. Biz böyle olursak Allah bize rahmet eder. “O Alevi, bu Sünni.” Böyle bir manyaklık olur mu?
“Ali’yi Seven Beni Sever, Beni Seven de Allah’ı Sever”
Şimdi bakın delilleriyle size ben olayı aktaracağım. Yok “Alevi kafir, Sünni Müslüman.” Böyle bir şey olamaz arkadaşlar. Vallahi olamaz. Alevi kim? Sahabe içinde Hz. Ali'yi daha fazla sevenler. Allah daha fazla seviyor bize ne? Ali'yi kim seviyor? Allah seviyor. Ali'yi kim seviyor? Hz. Muhammed Aleyhisselam seviyor. Resulullah ne buyuruyor? Bakınız Gadir-i Hum denilen yer. “Bu Ali'dir.” Elini tutuyor kaldırıyor. “Bu benim kardeşimdir, vasimdir ve benden sonraki halifedir. Hidayet imamınızdır. Ali'yi seven beni sever. Beni seven de Allah'ı sever.” Hadis, sahih hadis. Bakın yanlış anlamayın. Ben Sünni’yim ya. Ben Sünni mekteplerde okudum. Artı medresede okudum, Sünni medrese. Diyorlar bana “Haydar Hoca Alevi oldu.” Oldum mu çocuklar? Hayır, olacağım da. Yani “Alevi oldum” demekle Alevi olunmuyor. Ya Muhammed Bakır'ın, ya Cafer-i Sadık'ın yani bunların on iki imamdan birinin fıkhını bilmen lazım, akaidini bilmen lazım. E biz hiçbir şey bilmiyoruz. Bu “oldum” demekle olmuyor. Namaza duracaksın Muhammed Bakır gibi kılman lazım, İmam-ı Cafer gibi kılman lazım, Ali gibi kılman lazım. Ha biz sadece onların dost doğru insan olduğunu anladık. Onun için diyoruz ki “yiğidi öldür hakkını kerpetme.” Başka bir şey de demiyoruz.
Karnımızın Doymasını İstiyorsak “Haydar Hoca” Diyeceğiz
Şimdi sevgili arkadaşlar, ikincisi Sünniler. Sünniler kimi lider seçtiler? Hazreti Ebu Bekir’i. O konulara girmeyeceğim. Arkadaşlar Ali Allah'ın seçtiğidir. Bu kadar özet bir bilgi vereyim size. Nereden biliyorsun? Maide Suresinin 67. ayeti kerimesinde Allah öyle beyan ediyor. Ali'yi anlatıyor. Peygamber de onu ilan ediyor. Bakın şurada 220 tane İslam âlimi var Sünni. Hepsi benim şu anda dediğimi diyor. Bu kitabımdan okuyabilirsiniz. Bu hep delildir. Atma yok. Anlaştık mı? E şimdi ben onu dedim diye “vay ulan Haydar Hoca Alevi oldu.” Ulan olmadım oğlum? “Hocam niye olmuyorsun?” Ya ben bu yaştan sonra kalkıp da fıkıh, akaid okuyamam ki. Ama ben kim gibi Sünni’yim? İmam-ı Azam gibi. Kim gibi Sünni’yim? İmam-ı Şafii gibi, İmam-ı Mâlik gibi, Ahmed bin Hanbel gibi. Onlar Ehl-i Beyt yolunda giden âlimlerdir. İmam-ı Azam hapiste şehit edildi. Niye? Ehl-i Beyt'i savunduğu için. Ehl-i Beyt'in yolunda gittiği için, İmam-ı Azam'ı şehit ettiler. İmam-ı Şafiyi 15 yıl kuyuda hapsettiler Ehl-i Beyt'i savunduğu için. Ahmed bin Hanbel neyse oraya girmeyeyim onların liderlerini dışlıyor, kabul etmiyor. Yani İmam-ı Mâlik olsun, İmam-ı Ahmed bin Hanbel olsun, İmam-ı Şafii olsun, İmam-ı Azam olsun hepsi bunlar Ehl-i Beyt yolunun insanıdır. Allah şefaatlerinden ayırmasın. İşte Haydar Hoca da bunlar gibi Sünni’dir. Arkadaşlar bu mevzu çok uzar. Buradan 1-2 ayet okuyayım da sonda Sünnilik ile Alevilik arasında fark var yok, böyle kitabi olarak anlaşıldı mı? Onları size bildireceğim konuşmamızı da son vereceğiz. Ama şu sözü alarak, Türkiye'nin ve dünyanın bir tane kurtuluş yolu var. Öyle mi? Bir tane kurtuluş yolu var. Sakın “Haydar Hoca atıyor” demeyin. Vallahi de bir tane billahi de bir tane. Sevgili arkadaşlar o da Haydar Hoca'dır bunu iyi bilin. Sevgili arkadaşlar el ele verirsek biz bu işi hallederiz, bunda kuşkunuz olmasın. Bu işi dünyada bilen tek adam benim. Keşke şu tebliğlerden burada olsaydı da birkaç tane. Şimdi bunların asıl tebliğleri var. Bir toplantıda onları da okur görürüz. Yani bu işi ben biliyorum arkadaşlar. Karnımızın doymasını istiyorsak “Haydar Hoca” diyeceğiz. Sırtımızın giymesini istiyorsak “Haydar Hoca” diyeceğiz. Cebimiz para görsün diyorsan “Haydar Hoca” diyeceğiz. Siz ters döner Haydar Hoca'dan kaçarsanız kimin arkasından giderseniz gidin hiçbir şey yapamazsınız. Bunu böyle bilin. Ben bu işi biliyorum hem de çok iyi biliyorum. Bak size zaman veriyorum. Biz iktidara geldikten bir yıl sonra Avrupa'nın tamamını geçeceğiz. İki yıl sonra da Amerika'yı sollayacağız. Anlaşıldı mı? Ben Amerika'da da Avrupa'da da çok incelemeler yaptım. Ve benim orada çok dostlarım var. Üniversitelerde akademisyenler yani profesörler var. Ben bu işi Allah'ın izniyle çok iyi bilmeme rağmen ya “Müslüman” dediğim bu millet nasıl beni gizliyor bunu anlamıyorum. Gelin isterseniz bunu düşünelim, konuşalım. Niye gizliyorsunuz beni? Söyleyin. Bak Ahmet Kayhan Hazretleri ne dedi? “Haydar Hoca'yı anlatın. Dünyaya tanıtın.” Siz diyorsunuz “kapatalım, örtenim.” Şimdi örtecek misiniz? Anlatacak mısınız?
Bizim Vazifemiz Ehl-i Beyt’i Sevmektir
Geliyoruz en son Ehl-i Beyt'in kimliğine. “Ey Ehl-i Beyt Yüce Allah sizden her türlü günahı, haramı, fenalığı, çirkinliği uzaklaştırmak ve sizi tertemiz yapmak ister.” (Azhap Suresi, 33. Ayet) Yani Ehl-i Beyt tertemizdir. Zerre kadar günahları yoktur. Anlaşıldı mı? İkinci ayet. Ben peygamberliğime peygamberliğimi tebliğe karşılık sizden Ehl-i Beyt'imi sevmenizden başka bir ücret istemiyorum.” Yani bizim vazifemiz Ehl-i Beyt'i sevmektir. Bu da ayet. (Şura Suresi 23. Ayet) Az evvel okuduğum Ahzap Suresi 33. Allah bunları böyle beyan ediyor. Biz geliyoruz Alevi arkadaşlar bu yoldan giden insanlardır. Biz geliyoruz bunlara “kâfir” diyoruz. Peki, bu haksızlık değil mi sevgili arkadaşlar? Vallahi yeminle konuşuyorum Allah öyle bir sille atar, hepimiz imanımızı kaybederiz. Zaten “ben Sünnileri siyasi hayatta takip ediyorum. Dengeli bir tanesini de görmedim.”
Şiilikle Aramızda Fark Yok, Bizden Daha Teferruatlılar
Şimdi arkadaşlar Şiilerle Sünniler arasında bir fark var mı? Beni dinleyin, bu da son söz olsun. Ehl-i sünnete göre imanın şartları şunlardır. Allah'ın varlığına ve birliğine inanmak, meleklerine inanmak, kitaplarına inanmak, peygamberlerine inanmak, ahiret gününe, ölümden sonra dirilip hesap vermeye inanmak, kadere inanmak, hayır ve şerrin Allah'tan geldiğine inanmak bu altı şart değil mi? “Âmentü billâhi ve melâiketihî ve kütübihî ve rusulihî” (Amentü Duası) bu işte hepimiz bunu biliyoruz. Şian'ın iman esasları. Allah'ın eşi ve benzeri olmadığına, tek olduğuna inanmak. Arada bir fark var mı? Yok. İki, Nübüvvet yani peygamberler, Allah'ın peygamberlerine inanmak. Fark var mı? Onu da öyle, biz de böyle. Yani onlarda da bizde de aynı şey. Üç, mead, ölüme, ölümden sonra dirilmeye kıyamet gününe ve kıyamette insanların dünyada işledikleri amellerden dolayı adaletle hesaba çekileceğine inanmak. Aynı mı? Bizden daha teferruatlı. Aynı diyorsunuz ama noksan, hatır yapıyorsunuz. Evet, adalet Allah-u Teâla’nın adil olduğuna, tek yaratıcının Allah olduğuna hayrın Allah'tan burada bizden ayrıldıkları bir nokta var. Şerrin şeytandan olduğuna inanmak. Yani şer kulun kesbiyle iradesiyle işlenir Allah ona bunu musibet olarak vermez. Yaptığınızın karşılığıdır şer. Bizde ehl-i sünnette, hayır ve şer Allah'tandır. Yani bunu sen fiili yaparsın, bunu Allah yaratır. Bu Allah'tandır. Kesbi kuldandır. Kime göre? Şia'ya göre. Bana göre doğru değil, dost doğru Şia'nın dediğidir. Anlaştık mı? Bak bu noktada oldum Şii.
Şeriat Gelmez, Şeriat Yaşanır
İslam'ın şartları: Namazı kılmak. Şimdi burada şeriatı getireceğiz arkadaşlar. Buna temas edelim. Şeriatı getirelim mi? Hepimiz Müslümanız ya. Niye istemiyorsunuz? Senelerce bizi böyle aldattılar. Çocuklar şeriat gelmez, şeriat yaşanır. Bak birazdan teravih namazına başlayacağız. Allah kabul etsin. Bu şeriat değil mi? Allah'ın emrettiği, peygamberin uyguladığı. “Allah’u Ekber” Şeriatın içindesin. “Esselamü aleyküm ve rahmetullah” Şeriatın dışına çıkarsın. Anlaşıldı mı? Ve sahurda kalkacağız. İçeceğiz, yiyeceğiz neyse. Niyet edeceğiz. Yarınki günümüzün orucunu tutmaya. Allah kabul etsin şimdiden ve Ramazanınız mübarek olsun. Bak vallahi de şeriatı yaşıyorsunuz, billahi de şeriatı yaşıyorsunuz. Şeriat gelmez yaşanır. Hep, hepiniz hiç şeriatın dışında değilsiniz Müslümansınız ya. Haa noksanınız var, Allah affetsin. İstiğfar edersiniz, Allah'a yalvarırsınız; Allah da sizi affeder. Siz özür dileyin, af dileyin. “Ben vallahi gafurur rahim, affedicinin ta kendisiyim” diyor. Öyle değil mi? Evet. Şimdi ne dedik? Oruç tutmak, zekât vermek… Parayı çok seviyorsunuz, veriyor musunuz zekâtı? Zekâtınızı veriyor musunuz? Hacca gitmek, Kelime-i şehadet getirmek. Bunlar da İslam'ın şartları.
Müslümanlık Mezheple Değil, Takvayla Ölçülür
Şimdi geliyoruz Şia'nın şartlarına: Namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, hacca gitmek, humus, cihad, emr-i bil ma'rûf, nehy-i anil münker, tevellâ (Allah'ın sevdiğini sevmek), teberrâ (Allah'ın sevmediğine buğzetmek). Şimdi bizimki mi daha köklü bunlar mı? Korkmayın konuşun ya. Vallahi bizden daha köklüler. Bak ben Sünni tarafta duruyorum, konuşuyoruz. Aslında hepimiz Müslümanız, kardeşiz. Hiçbirimizin diğerinden farkı yoktur. Üstün kimdir? Burayı dinleyin. Üstün kimdir? Ne Şii olan ne Sünni olan. Bunlar değil. Takvaca üstün olandır. “Hocam kadın mı üstündür erkek mi?” Eğer kadın takvada ilerdeyse kadın üstündür. Hayır, erkek takvada ilerdeyse erkek üstündür. Benim rahmetlik anam babamdan üstündü. Çünkü çok takva idi. Gece yarısı kalkar sabahlara kadar ibadet ederdi. Babam da “ya koca garı ya postu çürüteceksin sen.” Evet, inanıyorum ki her birimiz bu takvayı yaşamak isteyen Allah'ın bahtiyar kullarıyız. Onun için siz şer'i şerifin içindesiniz, asla dışında değilsiniz. Anlaştık mı? Size bundan sonra “hoca gel arkadaş gel şeriatı getirelim” diyen olursa dilini tutun, dudağına dikin. Anlaşıldı mı? Daha konuşamasın. Evet, fazla konuşmadık değil mi? Hepinize teşekkür ediyorum. Allah hepinizden razı olsun. Ramazanınız mübarek olsun, oruçlarınız makbul olsun. Allah hepimizi affeylesin. Sağ olun var olun.
Bu sohbeti video olarak izlemek için play butonuna basınız
