Türkiye'nin ve dünyanın kurtuluş modeli MEM'dir
Eğitim ve sağlık grupları başta olmak üzere kamu emekçileri dün sokaklarda idi. Ücretler ve diğer bir dizi talebi meydanlardan hükümete ilettiler. İşe yarar mı? Bundan önceki grevler, talepler ve karşılığında elde edilenler dikkate alındığında diğerlerinden farklı bir sonuç beklemiyoruz. Sözcülerin bahsettiği isteklere baktığımızda net asgari ücretin açlık sınırı olan 1000 TL'ye çıkarılması ilk sırada yer alıyor. Şu anda asgari ücret 599 TL ve TÜİK'in raporuna göre, asgari ücretin, sendikaların dediği gibi 971 TL olması gerekmektedir. Ancak hükümet buna sıcak bakmıyor. Türkiye de, işçinin ve memurun yanında pazara çıkan ev kadını, okula giden öğrenci, toprağına tohum atamayan çiftçi, yüksek girdiler nedeniyle hayvan besiciliğini bırakan hayvan yetiştiricisi, ormancı topyekün üreten ve tüketen her kesim pahalılıktan yakınmaktadır. Esnaf elindekini satamamakta, pazara çıkan istediğini alamamaktadır. İktisat yapacağız gerekçesi ile memurun, işçinin cebindeki üç kuruşa göz diken bir sistemin açlık sınırını dahi verebilmesine imkan yoktur. Batıyı taklit ile ömrünü geçiren hükümetin ABD ve Avrupa'daki çöken sistemi iyi tahlil etmesi gerekmektedir. Bir bir iflas eden ekonomilerin anlayışını devam ettirerek, sıkıntılarımızın halledilmesine imkan yoktur. Liberalizm ve kapitalizmin dışında ve çözüm sunan bir alternatif varken, Türkiye ve Türk insanı neden bundan istifade etmiyor ki? Bugün internet ortamında, uluslararası ekonomi sitelerinde "National Economy Model" ismiyle kapitalizm ve liberalizmden sonra 3. tez olarak takdir toplayan Milli Ekonomi Modeli (MEM), işçinin, memurun, ev kadınının, öğrencinin, emeklinin karnının doyması, sırtının giyinmesi demektir. İçinden çıkılmaz gibi görünen sorunun çözümü tüketimin devreye girmesindedir. Tüketen kesimin desteklenmesi ile pazarda satın alma gücü artacaktır. Bu sayede satılan malın yerine tüccar yenisini koymak isteyecek, bu da üretimi tetikleyecektir. Üretici on pantolon imal edebilmek için bir işçi çalıştırırken, artan talep ile 100 pantolon üretebilmek için 9 işçi daha işe alacak ve on işçi çalıştıracaktır. Bu işsizliğin de önüne geçmek demektir. Yani MEM'e göre, tüketenin desteklenmesi vatandaşın eline para vermek manasındadır ama esasında sürekli büyümenin temini için bir ekonomi kuralıdır. Bu sayede üretim - tüketim dengesi ve sürekli büyümenin temini gerçekleşir. Mili Ekonomi Modeli'nde devlet, vatandaşlarının, gıda, barınma, eğitim, sağlık, güvenlik gibi temel ihtiyaçlarını karşılamakla yükümlüdür. Bu haklar doğumla kazanılır. Bir insanın üretim kabiliyeti olsun veya olmasın her yaşta tüketim hakkına sahiptir. Bu insan olarak dünyaya gelmesinin sonucudur. Bu amaçla devlet emisyon hacmini arttırmak suretiyle, proje karşılığında üretimi teşvik ettiği gibi, sosyal devlet olmasının gereği olarak tüketici kesimi destekleyerek gelirin adil bir şekilde dağılımını sağlar. Ev hanımını emekli etmek, yeni doğan her çocuğa, işsizlere ve kimsesizlere maaş vermek, öğrencilere karşılıksız burs vermek gibi insanlara doğrudan gelir desteğinin sağlanması, tüketim kabiliyeti olmayan kesimlere ihtiyaçlarını karşılama fırsatı verecektir. Ayrıca eksik talebi tamamlayacak ve gelir dağılımında dengeyi sağlayacaktır. Bu şekilde artan üretimle beraber devlete verilecek vergi miktarı da artacaktır. Devletin tüketene vereceği destek ilk anda ona bir yük gibi görünse de, toplanacak vergiler yolu ile gelir olarak devlete geri dönecektir. Bu sayede, MEM ile açlık sınırının altında yaşayan insanlara son verilecektir. Bu proje ile hem dar gelirli kesimin gelir düzeyi yükseltilerek istenilen seviyeye çıkartılacak, hem de bu kesimin istenile düzeyde tüketmesi, üretici için ihtiyaç duyulan pazarın oluşturulması sağlanacaktır. Sokağa dökülerek hak arayan insanımız eğer tercihini MEM'den yana kullansa idi, bu sistem hayata geçirilecek ve bugünkü manzaralar elbette ki yaşanmayacaktı.
Editörün Seçtikleri