Sözde soykırımın yıldönümü
Türkiye Cumhuriyeti devleti 23 Nisan’ı milli iradenin yıldönümü olarak kutlarken, 24 Nisan dünya devletlerinin bir kısmı için sözde Ermeni soykırımını anma günü olarak kabul görmektedir.
Kurtuluş Savaşı tamamlanmadan milli iradenin hayata geçtiği gün ile “uydurulan bir soykırımın” anma gününün peş peşe olması dikkat çekicidir.
Bu sözde “soykırım” dönem dönem Türkiye’yi köşeye sıkıştırmanın yolu olarak kullanılmaktadır.
Bugün 20’ye yakın ülke soykırım yalanını meclisinden geçirerek kanunlaştırmıştır.
Erivan’da yapılan törenler hayali bir soykırımı diri tutma çabasıdır.
ABD Başkanı Obama bu sene de, sözde soykırımı anma mesajı yayınlamıştır.
Kendi dilinde değil, Ermenice “soykırım” ifadesine yer verdiği mesajda Türkiye’den soykırımı tanımasını istemiştir.
Bilindiği gibi Birleşik Devletler Türkiye’nin stratejik ortağıdır. Nasıl bir ortak ki, kendi ile ilgili her konuda bizi her türlü riske atabilmekte ve fakat haklı olduğumuz tek bir mesele de dahi yanımızda yer almamaktadır?
Sözde Ermeni soykırımı konusu ve Kıbrıs meselesi, Türkiye’nin uluslararası arenada haklı olduğu ancak yalnız kaldığı iki önemli davasıdır.
Her ikisinde de ABD bırakın bize sahip çıkmayı, karşı beyanlarda bulunmaktadır.
Oysa Türkiye ABD için nelerini riske atmadı ki?
Basına yansıyan son gelişmelerde Irak, Türkiye’yi Şii-Sünni meselesini kullanarak ülkesine karışmakla itham etti.
Türkiye bugün komşuları ile hukukunu bitirmiştir.
Türkiye bugün, İslam’da olmayan suni Şii-Sünni çatışmasını körükleyen faaliyetlere destek vermektedir.
Bu mesele, ucu ülkemizdeki vatandaşlarımıza da dokunacak bir hassasiyettedir.
Türkiye bugün, sessiz kalmaya devam ederse yakın bir gelecekte “soykırımı” kabul etmiş sayılabilir.
Bu, Ermenilerin 4T formülü olarak ifade edilen “tanıma, tanıtma, tazminat ve toprak” maddelerinin tanıma ve tanıtma aşamalarının gerçekleşmesi demektir ki, sıra Türkiye’nin tazminat vermesi ve Ermenilerin toprak taleplerinin karşılanmasına gelecektir.
Ancak “stratejik ortak!”, Türkiye’yi haklı davasında dahi korumamaktadır.
Zira uluslararası dengelerde Türkiye sadece, karşı tarafın menfaatleri için önemli bir ülke mesabesindedir.
Amaca ulaşılınca 22. ülke olarak zaten listede yer alan Türkiye de diğerleri ile aynı muameleyi görecektir.
Yaşanan gelişmeler bunun ispatıdır.
Kurtuluş Savaşı tamamlanmadan milli iradenin hayata geçtiği gün ile “uydurulan bir soykırımın” anma gününün peş peşe olması dikkat çekicidir.
Bu sözde “soykırım” dönem dönem Türkiye’yi köşeye sıkıştırmanın yolu olarak kullanılmaktadır.
Bugün 20’ye yakın ülke soykırım yalanını meclisinden geçirerek kanunlaştırmıştır.
Erivan’da yapılan törenler hayali bir soykırımı diri tutma çabasıdır.
ABD Başkanı Obama bu sene de, sözde soykırımı anma mesajı yayınlamıştır.
Kendi dilinde değil, Ermenice “soykırım” ifadesine yer verdiği mesajda Türkiye’den soykırımı tanımasını istemiştir.
Bilindiği gibi Birleşik Devletler Türkiye’nin stratejik ortağıdır. Nasıl bir ortak ki, kendi ile ilgili her konuda bizi her türlü riske atabilmekte ve fakat haklı olduğumuz tek bir mesele de dahi yanımızda yer almamaktadır?
Sözde Ermeni soykırımı konusu ve Kıbrıs meselesi, Türkiye’nin uluslararası arenada haklı olduğu ancak yalnız kaldığı iki önemli davasıdır.
Her ikisinde de ABD bırakın bize sahip çıkmayı, karşı beyanlarda bulunmaktadır.
Oysa Türkiye ABD için nelerini riske atmadı ki?
Basına yansıyan son gelişmelerde Irak, Türkiye’yi Şii-Sünni meselesini kullanarak ülkesine karışmakla itham etti.
Türkiye bugün komşuları ile hukukunu bitirmiştir.
Türkiye bugün, İslam’da olmayan suni Şii-Sünni çatışmasını körükleyen faaliyetlere destek vermektedir.
Bu mesele, ucu ülkemizdeki vatandaşlarımıza da dokunacak bir hassasiyettedir.
Türkiye bugün, sessiz kalmaya devam ederse yakın bir gelecekte “soykırımı” kabul etmiş sayılabilir.
Bu, Ermenilerin 4T formülü olarak ifade edilen “tanıma, tanıtma, tazminat ve toprak” maddelerinin tanıma ve tanıtma aşamalarının gerçekleşmesi demektir ki, sıra Türkiye’nin tazminat vermesi ve Ermenilerin toprak taleplerinin karşılanmasına gelecektir.
Ancak “stratejik ortak!”, Türkiye’yi haklı davasında dahi korumamaktadır.
Zira uluslararası dengelerde Türkiye sadece, karşı tarafın menfaatleri için önemli bir ülke mesabesindedir.
Amaca ulaşılınca 22. ülke olarak zaten listede yer alan Türkiye de diğerleri ile aynı muameleyi görecektir.
Yaşanan gelişmeler bunun ispatıdır.
Editörün Seçtikleri