Türkiyenin Suriye politikası ve AB konusu
Türkiye ABye üyelik sürecinde her denileni kayıtsız şartsız
yerine getirmesine rağmen hala kapıda beklemektedir. Ucu açık olan bu müzakere
sürecinde AB devamlı bir oyalama siyaseti içindedir.
Türkiye ile Hırvatistan aynı zamanda ABye tam üyelik için
başvurmuşlardır. Hırvatistanın 1 Temmuz 2013te birliğe kabul edilmesi için AB
dışişleri bakanları bir karar aldı. Ancak Türkiye hala bekliyor.
Son olarak, Türkiyenin AB üyelik müzakerelerinde 27
Mayısta açılması beklenen 22. başlık yine Fransa engeline takıldı. Başlığın
açılması 22 Hazirana kalacak gibi görünüyor.
Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy döneminde, bizzat Sarkozy
tarafından bloke edilen beş başlıktan biri olan Bölgesel Politikalar ve
Yapısal Araçların Koordinasyonu faslının açılması Sarkozy gittiği halde yine
Fransa tarafından engellendi.
Biz yıllardır bu hakikati dile getirmekteyiz. Sarkozy gitse
bile zihniyet aynıdır. Çünkü bu bir zihniyet meselesidir, şahıslarla alakası
yoktur. Bu Avrupanın topyekûn Haçlı dünyasının Türkiyeye bakışıdır. İtalyan
piskoposlarının gazetesinde 3 Ocak 2000 tarihinde çıkan bir yazıyı
hatırlayalım:
Müslüman Türkiyenin ABye girmesi kimliğimize gölge
düşürür. Bu üyelik yan yana büyüyen, Hıristiyan gelenekleri ile şekillenen
Avrupa medeniyetinin temelindeki ittifakları sarsar. Unutmayalım ki Avrupalı
fikri başlı başına düşman Türklere ve Türkiyenin başını çektiği İslam
dünyasına karşı gelişti. Ankara ile yakın ilişkiler geliştirmeye evet. Ama
farklı tarihi ve kültürel gerçekler farklı kalmalıdır.
Bu temelleri yüzyıllara dayanan kökleşmiş bir bakış
açısıdır. Değişmesini beklemek ancak saflık veya büyük bir gafletin işareti
olabilir.
Bu manzara ortada iken Türkiyenin BOPun eş başkanlığını
üstlenip, bölgede Amerikan ve İsrail çıkarlarını tesis etmek için uğraşması neyle
izah edilebilir?
Bizi devamlı surette kapısında bekleten, Türklerin bu
medeniyetin içinde yeri yoktur diyen Haçlı dünyasının yanında yer alıp,
Suriyeye tavır almamız hangi mantıkla açıklanabilir?
Ülke olarak şu anki duruşumuz şudur ki, bizi kendinden kabul
etmeyen batı dünyasının çıkarlarını savunmak, coğrafyamızda İsrailin elini
güçlendirmek için, Suriyeyle karşı karşıya geldik.
Irakta, Afganistanda yaşananlar Suriyede de yaşansın,
Haçlı dünyası buraya da ayak bassın diyoruz. Yani İsrail bu bölgede söz sahibi
olsun diye uğraşıyoruz. Ancak bu politika milli menfaatlerimizle hiç bir
şekilde bağdaşmayan, bizi bölgemizde ve dünyada yalnızlaştıran bir politikadır.
Biz hiçbir menfaatimizin olmadığı bu politikada ısrar ederken, safında yer
aldığımız Haçlı âlemi bize senin bu medeniyette yerin yoktur diyor.
Bu çok acı ve ibret verici bir manzaradır. Türk milleti
tarihinin hiçbir döneminde böyle bir duruş sergilememiştir.
Artık bu hakikati görmemiz ve bir an önce bu yanlıştan
dönmemiz zaruridir.
Editörün Seçtikleri