info@profdrhaydarbasenstitusu.org

Terörizmin tarifi ve Çeçenistan meselesi
02/11/2001 Köşe Yazısı 104
Kafkaslar ve Orta Asya'da çıkar hesaplarına dayalı bir ortaklık üzerinde anlaşan ABD ve Rusya'nın bu dayanışmasında, Çeçenistan konusunun önemli bir pazarlık unsuru olarak kullanıldığını daha önce ifade etmiştik. Rusya, devam eden ABD operasyonuna tam destek verirken, Çeçenistan meselesinin terör kapsamı içinde değerlendirilmesi için girişimlerine devam ediyor. Bu konuda ABD'den sonra, Batılı devletleri de kendi safına çekmenin hesabı içinde olan Putin yönetimi, diplomatik ataklarını sürdürüyor.

Diplomatik faaliyetlerle beraber, Çeçenlere yönelik katliam da devam ediyor. Son 24 saatte meydana gelen çatışmalarda 14 Çeçen'in öldürüldüğü, ardarda yapılan operasyonlarda Çeçen mücahidlerle bağlantısı olduğundan şüphelenilen kişilerin tutuklandığı gelen haberler arasında. Rusya'nın, gözaltına aldığı Çeçenler'e insanlık dışı muameleler uyguladığı ve çoğunun akıbetinin meçhul olduğu öteden beri bilinmektedir.

Bölgede durum bu noktada iken, can, mal, namus, vatan gibi en temel insanî haklarının müdafaasını yapmakta olan Çeçen halkı, büyük güçlerin çıkar hesapları neticesinde, "terörist" listesine yerleştirilmek üzeredir.

Bu noktada "terör" ve "terörizm" gibi kavramların tarifinin açık ve net olarak yapılması ve "terör"ün sınırlarının netleştirilmesi gerektiği açıktır. Bilindiği gibi terör "bir fikrin, bir ideolojinin şiddet yoluyla kabul ettirilmeye çalışılmasıdır." Bir düşünceyi şiddet yoluyla kabul ettirmeye çalışan ister bir fert, ister bir grup, ister bir devlet olsun terörist hükmündedir. Bu yönden meseleye bakıldığı zaman nefs-i müdafaa yapan insanların terörist kabul edilmesi büyük bir haksızlıktır.

Terörizmin tarifi kaygan zemine çekilmemeli, çeşitli çıkar hesapları doğrultusunda eğilip bükülmemelidir. Zira böyle bir yaklaşım ciddi insan hakları ihlallerine ve haksızlıklara zemin hazırlar. Nitekim bu anlayışa dayalı bazı uygulamalar kendini göstermeye başlamıştır. Çeçenistan, Filistin, Doğu Türkistan gibi kanayan bölgeler, arkalarındaki cılız uluslararası desteği de "terörle mücadele" gerekçesiyle kaybetmek üzeredir.

Bu meselede Türkiye'ye de önemli vazifeler düşmektedir. Şahsiyetli, akıllı bir diplomasi ve dış siyaset anlayışıyla Türkiye; kimiyle aynı inancı, kimiyle aynı kültürü, aynı tarihi, aynı kaderi paylaştığı halkların, insanî haklarının iadesi konusunda, etkin bir rol üstlenmelidir.

Bunun olabilmesi için, uydu değil, lider olma hedefine yönelik bir anlayış hayata geçirilmelidir.