Sınırlama da tiyatro
Kaynaklara ve önemli su yollarına erişim uğruna milyonlarca insanın öldürüldüğü küresel bir düzende yaşıyoruz.
İnsan hayatının hiçe sayıldığı, bir gurup insanın dışında kimsenin değerinin olmadığı bir sisteme dahiliz.
Hak isteyen milyonların sessiz çığlıkları haklar adına düzenlenen günler veya göz boyayan anlaşmalar ile kesilmeye çalışılıyor.
Tıpkı, geçtiğimiz günlerde anılan Dünya Soykırım Günü gibi
Bu yüzyılda yaşanan savaşlar ve işgaller neticesinde milyonlarca masum hayatını kaybetti.
Kimse gerçek manada suçlu bulunmadı ve cezalandırılmadı.
Ülkelerin acı siyasetinin faturası birkaç kişiye çıkarıldı.
BMde imzalanan pek çok anlaşma da gerçeklerden uzak ve yukarıdaki mantıktan başka bir işe yaramamakta.
Yeni kabul edilen Uluslararası Silah Ticaret Antlaşması da bunlardan biri.
BM Genel Sekreteri Silah Ticaret Anlaşması ile bundan böyle ölüm makinelerinin, korsanlar, silah tüccarları ve teröristlerin eline geçmesinin zorlaşacağını belirtti.
En büyük silah tüccarlarının ABD ve İsrail olduğu da; bu iki devletin benzeri anlaşmaların altına imza atsalar da bildiklerini uyguladıkları da malum
Demokrasi, özgürlük ve hak diyerek girilen coğrafyalardan çıkmadıkları da ortada.
Ülke çıkarları ile uyuşmayan yerlere yapılacak askeri müdahaleler veya iç isyanlar için çekinmeden teröristleri desteklediklerinin sayısız örnekleri var.
Yakın geçmişte Libyaya verilen destek silahlar, Libya konusu halledildikten sonra Türkiye üzerinden Suriyedeki muhaliflere gönderilmişti.
Ve bu işi yapanlar, silah ticaretine sınırlama getiren anlaşmayı medeni bir ortamda, hukuk temelinde onayladılar.
Anlaşmaya küresel düzende silahların gölgesindeki üç ülke imza atmadı. İran, Suriye ve Kuzey Kore. Üçü de ABDnin ve İsrailin çıkarlarına karşı büyük tehdit.
Suriye işgal ablukasında iki yıldır mücadele ediyor. İran her zaman baş düşman. Kuzey Kore, yaptığı çalışmalar ile birleşik devletlerin potansiyel düşman listesinde ilk sırada.
Kapitalist zihniyetin ezici ve yok eden politikalarından nasibini almış bu üç ülke yapılan komik anlaşmayı kabul etmediler.
Bugün işgalin yanında yer alan Türkiyenin gözü, acaba işgalden ve silahlardan nasibini alınca mı açılacak?
İnsan hayatının hiçe sayıldığı, bir gurup insanın dışında kimsenin değerinin olmadığı bir sisteme dahiliz.
Hak isteyen milyonların sessiz çığlıkları haklar adına düzenlenen günler veya göz boyayan anlaşmalar ile kesilmeye çalışılıyor.
Tıpkı, geçtiğimiz günlerde anılan Dünya Soykırım Günü gibi
Bu yüzyılda yaşanan savaşlar ve işgaller neticesinde milyonlarca masum hayatını kaybetti.
Kimse gerçek manada suçlu bulunmadı ve cezalandırılmadı.
Ülkelerin acı siyasetinin faturası birkaç kişiye çıkarıldı.
BMde imzalanan pek çok anlaşma da gerçeklerden uzak ve yukarıdaki mantıktan başka bir işe yaramamakta.
Yeni kabul edilen Uluslararası Silah Ticaret Antlaşması da bunlardan biri.
BM Genel Sekreteri Silah Ticaret Anlaşması ile bundan böyle ölüm makinelerinin, korsanlar, silah tüccarları ve teröristlerin eline geçmesinin zorlaşacağını belirtti.
En büyük silah tüccarlarının ABD ve İsrail olduğu da; bu iki devletin benzeri anlaşmaların altına imza atsalar da bildiklerini uyguladıkları da malum
Demokrasi, özgürlük ve hak diyerek girilen coğrafyalardan çıkmadıkları da ortada.
Ülke çıkarları ile uyuşmayan yerlere yapılacak askeri müdahaleler veya iç isyanlar için çekinmeden teröristleri desteklediklerinin sayısız örnekleri var.
Yakın geçmişte Libyaya verilen destek silahlar, Libya konusu halledildikten sonra Türkiye üzerinden Suriyedeki muhaliflere gönderilmişti.
Ve bu işi yapanlar, silah ticaretine sınırlama getiren anlaşmayı medeni bir ortamda, hukuk temelinde onayladılar.
Anlaşmaya küresel düzende silahların gölgesindeki üç ülke imza atmadı. İran, Suriye ve Kuzey Kore. Üçü de ABDnin ve İsrailin çıkarlarına karşı büyük tehdit.
Suriye işgal ablukasında iki yıldır mücadele ediyor. İran her zaman baş düşman. Kuzey Kore, yaptığı çalışmalar ile birleşik devletlerin potansiyel düşman listesinde ilk sırada.
Kapitalist zihniyetin ezici ve yok eden politikalarından nasibini almış bu üç ülke yapılan komik anlaşmayı kabul etmediler.
Bugün işgalin yanında yer alan Türkiyenin gözü, acaba işgalden ve silahlardan nasibini alınca mı açılacak?
Editörün Seçtikleri