Sayın Kurtulmuş AKP’li oluyormuş
Has Parti Genel Başkanı Numan Kurtulmuş’un önümüzdeki günlerde, ardından partisinin dağılabileceği riskini de göze alarak AKP’ye geçeceğini öğrendik.
Sayın kurtulmuş, 2007 senesinde AKP’den yine bu yönde gelen bir teklifi reddedişini şöyle izah etmişti:
“Ekonomiden eğitime birçok konuda farklılıklarımız olduğu için biz yeni bir kulvarda yolumuza devam ediyoruz.”
Yeni kulvarda ilerleme, Has Parti Genel Başkanı olarak AKP’yi hedef alan cümlelerle bugüne kadar devam etmiştir.
“İktidar partisi 8 senedir başta anayasa değişikliği olmak üzere reformlar yapma sözü vermişken sürekli mazeret üretiyorlar. Bunlar 12 Eylül siyasi rejimini aynen devam ettiriyorlar. 12 Eylül’ün siyasi partiler yasası aynen duruyor. 12 Eylül’ün sendikalar yasası aynen duruyor… Erdoğan iki partili sistem istiyorum, diyor. Kim istiyordu bu sistemi? Amerikalılar. Çünkü daha rahat kontrol ederiz diyorlardı.”
“Biz ne kürsüde bu oyunu oynayan AKP gibi ne kenarda ben daha iyi oynarım diyen CHP gibi sıramızı beklemiyoruz. Bu adaletsiz ekonomik düzeni kaldırıp çöp tenekesine atmak için, milleti iktidara taşımak için zor yollarda ilerliyoruz.”
Numan Bey’in, AKP’nin siyasi, ekonomik vs. sahalardaki icraatları hakkındaki eleştirilerine yukarıdakilere benzer pek çok örnek verilebilir.
AKP ise, icraatlarına aynı mantıkla devam etmektedir. Rotasında hiçbir değişiklik olmamıştır. Liderler, konuşmaları kayıt altına alınan ve bu konuşmaları gerektiğinde lehlerine veya aleyhlerine delil olarak kullanılabilecek kişilerdir.
Numan Bey’in de AKP’yi hedef alan beyanları kayıt altındadır. Onun bu geçmişine ters dönüşü, siyasette dün dündür bugün bugündür mantığını akıllara getirmektedir. Ancak siyasi bir liderden beklenilen, milyonları peşinden sürükleyen fikirleri dile getirirken öncelikle bu fikirlerin arkasında kendisinin durmasıdır. Aksi halde gittiği yerde de “başka bir partiye geçse bize ters düşer” mantığı kendisi hakkında yanlış kanaat oluşturur ki, bu halkın nazarında ve partililerce var olan güveni yok edecektir.
Güven problemi, başbakanlığa aday bir siyasi için bizce en büyük sorundur.
Sayın Kurtulmuş şunu da unutmamalıdır: AKP Sayın Erdoğan’ın hastalığı sürecinde kılıçların çekildiği bir ortama dönüşmüştür. Erdoğan, hangi sebeple on yıllık çalışma arkadaşlarından hiç birine güvenmemektedir ki, dışarıdan bir ismi yerine varis atamaktadır?
Bizce bu ya partisinde menfaat çatışmaları ile güvenebileceği bir arkasının kalmadığına veya Numan Bey ayarında birinin bugüne kadar parti içinden çıkmayışına bağlıdır.
İki halde düşündürücüdür.
Erdoğan’ın yerine başbakanlık makamına aday olduğu söylentileri ayyuka çıkınca Numan Bey rahatça bu koltuğa yerleşeceği hayaline de kapılmamalıdır.
Türk halkının yüzde 50’sinin oyunu alarak iktidar olan bir partinin genel başkanlığı, bu zamana kadar partiye hiç bir hizmeti olmayan birine bırakılmayabilir. Geçmişi ve bugünü değerlendirildiğinde Sayın Kurtulmuş’un hali, güç sahibi olmak için kendi ile çelişen bir yaklaşımdır.
Milletimizin bu olaylardan ders alması gerekir.
Oysa millet, mağduriyet edebiyatına kanarak bunda bir hikmet vardır anlayışı ile inadına devam etmektedir.
Bu körü körüne inanılan yanlış, sadece peşinden gidenleri değil, bizi de yakmaktadır.
Sayın kurtulmuş, 2007 senesinde AKP’den yine bu yönde gelen bir teklifi reddedişini şöyle izah etmişti:
“Ekonomiden eğitime birçok konuda farklılıklarımız olduğu için biz yeni bir kulvarda yolumuza devam ediyoruz.”
Yeni kulvarda ilerleme, Has Parti Genel Başkanı olarak AKP’yi hedef alan cümlelerle bugüne kadar devam etmiştir.
“İktidar partisi 8 senedir başta anayasa değişikliği olmak üzere reformlar yapma sözü vermişken sürekli mazeret üretiyorlar. Bunlar 12 Eylül siyasi rejimini aynen devam ettiriyorlar. 12 Eylül’ün siyasi partiler yasası aynen duruyor. 12 Eylül’ün sendikalar yasası aynen duruyor… Erdoğan iki partili sistem istiyorum, diyor. Kim istiyordu bu sistemi? Amerikalılar. Çünkü daha rahat kontrol ederiz diyorlardı.”
“Biz ne kürsüde bu oyunu oynayan AKP gibi ne kenarda ben daha iyi oynarım diyen CHP gibi sıramızı beklemiyoruz. Bu adaletsiz ekonomik düzeni kaldırıp çöp tenekesine atmak için, milleti iktidara taşımak için zor yollarda ilerliyoruz.”
Numan Bey’in, AKP’nin siyasi, ekonomik vs. sahalardaki icraatları hakkındaki eleştirilerine yukarıdakilere benzer pek çok örnek verilebilir.
AKP ise, icraatlarına aynı mantıkla devam etmektedir. Rotasında hiçbir değişiklik olmamıştır. Liderler, konuşmaları kayıt altına alınan ve bu konuşmaları gerektiğinde lehlerine veya aleyhlerine delil olarak kullanılabilecek kişilerdir.
Numan Bey’in de AKP’yi hedef alan beyanları kayıt altındadır. Onun bu geçmişine ters dönüşü, siyasette dün dündür bugün bugündür mantığını akıllara getirmektedir. Ancak siyasi bir liderden beklenilen, milyonları peşinden sürükleyen fikirleri dile getirirken öncelikle bu fikirlerin arkasında kendisinin durmasıdır. Aksi halde gittiği yerde de “başka bir partiye geçse bize ters düşer” mantığı kendisi hakkında yanlış kanaat oluşturur ki, bu halkın nazarında ve partililerce var olan güveni yok edecektir.
Güven problemi, başbakanlığa aday bir siyasi için bizce en büyük sorundur.
Sayın Kurtulmuş şunu da unutmamalıdır: AKP Sayın Erdoğan’ın hastalığı sürecinde kılıçların çekildiği bir ortama dönüşmüştür. Erdoğan, hangi sebeple on yıllık çalışma arkadaşlarından hiç birine güvenmemektedir ki, dışarıdan bir ismi yerine varis atamaktadır?
Bizce bu ya partisinde menfaat çatışmaları ile güvenebileceği bir arkasının kalmadığına veya Numan Bey ayarında birinin bugüne kadar parti içinden çıkmayışına bağlıdır.
İki halde düşündürücüdür.
Erdoğan’ın yerine başbakanlık makamına aday olduğu söylentileri ayyuka çıkınca Numan Bey rahatça bu koltuğa yerleşeceği hayaline de kapılmamalıdır.
Türk halkının yüzde 50’sinin oyunu alarak iktidar olan bir partinin genel başkanlığı, bu zamana kadar partiye hiç bir hizmeti olmayan birine bırakılmayabilir. Geçmişi ve bugünü değerlendirildiğinde Sayın Kurtulmuş’un hali, güç sahibi olmak için kendi ile çelişen bir yaklaşımdır.
Milletimizin bu olaylardan ders alması gerekir.
Oysa millet, mağduriyet edebiyatına kanarak bunda bir hikmet vardır anlayışı ile inadına devam etmektedir.
Bu körü körüne inanılan yanlış, sadece peşinden gidenleri değil, bizi de yakmaktadır.
Editörün Seçtikleri