Piyasaları canlandırmanın asıl yolu
550 yıllık tarihi Mahmutpaşa Çarşısı, satışlarını canlandırmak için ilk defa alışveriş festivali düzenleyecek. Tüm esnafın katılacağı ifade edilen festivalde yüzde 70 oranında indirimle tüketimin arttırılması hedeflenmektedir.
Kapitalizmin geleneği indirimler tek başına piyasadaki tüketimin canlandırmak için yeterli bir çözüm olmayacaktır. Asıl mesele vatandaşın, pazarda ihtiyacı olan ürünü alacak paraya sahip olmamasıdır. Alım gücünün arttırılması, vatandaşın cebine para konması ile gerçekleşebilir.
Milli Ekonomi Modeli’nde sosyal devlet projeleri ile yapmak istediğimiz, tüketim kabiliyeti olmayan dar gelirli kesimin cebine para koyarak, tüketim imkanına kavuşmasını sağlamaktır. Ev hanımlarının işçi statüsünde emekli edilmesi, doğum yapan annelere ikramiye, çocuk maaşı, dul ve yetimlerin maaşlarından yapılan kesintilerin kaldırılması, sıfır faizli evlendirme kredileri, kimsesiz yaşlıların maaşa bağlanması, üniversite harçlarının kaldırılması, çiftçiden vergi alınmaması, nakliyecilere, sanayicilere faizsiz uzun vadeli kredi imkanı alım gücünü arttırmak için hayata geçirilmesi gereken kurallardır.
Yine Milli Ekonomi Modeli’nde vergisiz bir Türkiye olarak ifade edilen ve geliri 100 bin TL’nin altındaki kesimden vergi alınmaması da bu maksatladır. Piyasada olması gereken miktarda paranın bulunması reel piyasada canlılık oluşturacağı için, üretici de istediği pazara kavuşmuş olacaktır. Yani tüketimin canlandırılmasında adil bir gelir dağılımı kadar senyorajın devreye konması da önemlidir. Yıllardan beri belli bir büyüme oranına sahip olan ülkemizde piyasada bulunması gereken yerli para piyasaya sürülmemiştir. Dışarıdan alınan borç para ile Merkez Bankamız bu yükümlülüğü yerine yetirmeye çalışmıştır. Merkez Bankası eski başkanlarından Serdengeçti bu konuda şunları ifade etmişti: “… Merkez Bankası evvelden beri basması gereken parayı basmamakta ve bunu faizleri yüksek tutmak için yapmaktadır. Rantiyeye hizmet etmeyi bırakıp çok para basılsa faizler düşecek, üretim ve yatırım artacak, üretim artınca enflasyon da düşecektir.” Senyoraj gelirini kabul etmeyenler, faizli paraya ses çıkarmamaktadırlar. Bizim emisyonumuz yurt dışından alınan faizli para karşılığıdır. Üretim neticesi piyasada kendi emisyonumuzu bulundurmak yerine başka ülkelerin paralarını emisyonumuz yerine ikame ederek, gelirlerimizi bu ülkelere ihraç ediyoruz. Vatandaşımızın emeğinin ve üretiminin karşılığı da dışarıya gitmektedir. Öyleyse piyasaların canlanması indirimler ile değil piyasalarda yeterli para miktarının olması ile sağlanabilir. Bunun yolu da Milli Ekonomi Modeli’mizde detayları ile izah ettiğimiz alım gücünün arttırılacağı adil bir gelir dağılımı, vergi ve kesintilerin kaldırılması ve piyasada yeterli, yerli ve maliyetsiz paranın bulunması yani senyorajın devreye konması iledir.
Kapitalizmin geleneği indirimler tek başına piyasadaki tüketimin canlandırmak için yeterli bir çözüm olmayacaktır. Asıl mesele vatandaşın, pazarda ihtiyacı olan ürünü alacak paraya sahip olmamasıdır. Alım gücünün arttırılması, vatandaşın cebine para konması ile gerçekleşebilir.
Milli Ekonomi Modeli’nde sosyal devlet projeleri ile yapmak istediğimiz, tüketim kabiliyeti olmayan dar gelirli kesimin cebine para koyarak, tüketim imkanına kavuşmasını sağlamaktır. Ev hanımlarının işçi statüsünde emekli edilmesi, doğum yapan annelere ikramiye, çocuk maaşı, dul ve yetimlerin maaşlarından yapılan kesintilerin kaldırılması, sıfır faizli evlendirme kredileri, kimsesiz yaşlıların maaşa bağlanması, üniversite harçlarının kaldırılması, çiftçiden vergi alınmaması, nakliyecilere, sanayicilere faizsiz uzun vadeli kredi imkanı alım gücünü arttırmak için hayata geçirilmesi gereken kurallardır.
Yine Milli Ekonomi Modeli’nde vergisiz bir Türkiye olarak ifade edilen ve geliri 100 bin TL’nin altındaki kesimden vergi alınmaması da bu maksatladır. Piyasada olması gereken miktarda paranın bulunması reel piyasada canlılık oluşturacağı için, üretici de istediği pazara kavuşmuş olacaktır. Yani tüketimin canlandırılmasında adil bir gelir dağılımı kadar senyorajın devreye konması da önemlidir. Yıllardan beri belli bir büyüme oranına sahip olan ülkemizde piyasada bulunması gereken yerli para piyasaya sürülmemiştir. Dışarıdan alınan borç para ile Merkez Bankamız bu yükümlülüğü yerine yetirmeye çalışmıştır. Merkez Bankası eski başkanlarından Serdengeçti bu konuda şunları ifade etmişti: “… Merkez Bankası evvelden beri basması gereken parayı basmamakta ve bunu faizleri yüksek tutmak için yapmaktadır. Rantiyeye hizmet etmeyi bırakıp çok para basılsa faizler düşecek, üretim ve yatırım artacak, üretim artınca enflasyon da düşecektir.” Senyoraj gelirini kabul etmeyenler, faizli paraya ses çıkarmamaktadırlar. Bizim emisyonumuz yurt dışından alınan faizli para karşılığıdır. Üretim neticesi piyasada kendi emisyonumuzu bulundurmak yerine başka ülkelerin paralarını emisyonumuz yerine ikame ederek, gelirlerimizi bu ülkelere ihraç ediyoruz. Vatandaşımızın emeğinin ve üretiminin karşılığı da dışarıya gitmektedir. Öyleyse piyasaların canlanması indirimler ile değil piyasalarda yeterli para miktarının olması ile sağlanabilir. Bunun yolu da Milli Ekonomi Modeli’mizde detayları ile izah ettiğimiz alım gücünün arttırılacağı adil bir gelir dağılımı, vergi ve kesintilerin kaldırılması ve piyasada yeterli, yerli ve maliyetsiz paranın bulunması yani senyorajın devreye konması iledir.
Editörün Seçtikleri