Ortadoğu’nun manzarası
Türkiye, yeni Anayasa yazım sürecinde fedaratif yapıyı konuşadursun, Suriye lideri Beşar Esad, tüm dünyaya örnek olacak birlik mesajları vermeye devam ediyor.
Pazar günü TV ekranlarından canlı yayınlanan konuşmasında, Suriye halkı ile beraber verdikleri mücadeleyi ve bu konudaki kararlılığını bir kez daha anlattı.
Esad kalesinin iki yıldır dimdik duruşu, devletine ve milletine olan bu bağlılıktan kaynaklanıyor.
Öyle ki Ortadoğu’nun geleceğine karar veren ABD ve İsrail dahi son günlerde Suriye meselesini askıya aldılar. Esad gidecek söylemleri, 2014’den sonra gidecek şeklinde değişmeye başladı.
Enteresandır, beraber hareket ettiğimiz Birleşik Devletler’in konu hakkındaki görüşlerine rağmen, Türkiye ısrarla “Esad gitmeli” demeye devam ediyor.
Hangi gerekçe ile neye dayanarak ve ne için bu politika halen uygulanıyor? Anlamak mümkün değil.
Ülkemizin bölge ülkeleri arasındaki “baba devlet “imajı maalesef kalmamıştır.
Erbil’de yayınlanan Rudaw gazetesi, Türkiye’nin “birleşik Irak”a inanmadığını, Şii bir Irak yerine parçalanmış bir Irak’ı tercih ettiğini yazdı.
Demek ki, mevcut iktidar Suriye’yi parçalamayı, bölünmüş Irak’ı daha küçük devletçiklere ayırmayı hesap eder bir görüntüde.
Bu parçalanmışlık, aklımıza küresel dünyada büyük ve ulus devletlere yer olamayacağı görüşünü getirdi.
Bölünerek küçültülmüş devletçikler, hem kolay lokma hem de sömürüye açık tam bir pazardır.
Zengin petrol kaynakları ile Ortadoğu’daki devletlerin devletçikler haline getirilmesi bu manada zorunlu bir stratejidir.
Gelişmelere “eş başkan” olarak el veren Türkiye’de, yer altı kaynakları bakımından belki de Ortadoğu ülkelerinden daha iyi noktada.
Irak’ta bölünmüşlük, petrolün Irak merkezi hükümetinin denetiminden çıkmasına neden olmuştur. İşgal, Libya petrollerini, İtalyanların hâkimiyetine soktu.
Türkiye’de fedaratif yapı, sahip olduklarımızın bir seferde elden çıkması manasına da gelebilir.
Ülkemizdeki liderlerin, Esad’ın milli devlet yaklaşımından ders alması gerekmektedir.
Bu süreçte başlattığımız “Milli Kahramanlar” sempozyum serisinin bize yeni bir soluk getirmesini diliyoruz.
Tarihi kahramanlar ile dolu devletimiz, birkaç kahramandan fazlasını çıkaramamış batıya hiçbir sahada muhtaç değildir.
Milli tarihini, beraber olma şuurunu, geleceğimizin geçmişten gelen birikimlerimiz ile olacağını tekrar hatırlamamız, içinden geçtiğimiz bu sancılı günleri atlatmamıza yardım edecektir.
Oynanan oyun büyük ve sinsi de olsa, Türkiye Suriye’nin ve liderinin gösterdiği milli duruş ile kazanan taraf olabilir.
Pazar günü TV ekranlarından canlı yayınlanan konuşmasında, Suriye halkı ile beraber verdikleri mücadeleyi ve bu konudaki kararlılığını bir kez daha anlattı.
Esad kalesinin iki yıldır dimdik duruşu, devletine ve milletine olan bu bağlılıktan kaynaklanıyor.
Öyle ki Ortadoğu’nun geleceğine karar veren ABD ve İsrail dahi son günlerde Suriye meselesini askıya aldılar. Esad gidecek söylemleri, 2014’den sonra gidecek şeklinde değişmeye başladı.
Enteresandır, beraber hareket ettiğimiz Birleşik Devletler’in konu hakkındaki görüşlerine rağmen, Türkiye ısrarla “Esad gitmeli” demeye devam ediyor.
Hangi gerekçe ile neye dayanarak ve ne için bu politika halen uygulanıyor? Anlamak mümkün değil.
Ülkemizin bölge ülkeleri arasındaki “baba devlet “imajı maalesef kalmamıştır.
Erbil’de yayınlanan Rudaw gazetesi, Türkiye’nin “birleşik Irak”a inanmadığını, Şii bir Irak yerine parçalanmış bir Irak’ı tercih ettiğini yazdı.
Demek ki, mevcut iktidar Suriye’yi parçalamayı, bölünmüş Irak’ı daha küçük devletçiklere ayırmayı hesap eder bir görüntüde.
Bu parçalanmışlık, aklımıza küresel dünyada büyük ve ulus devletlere yer olamayacağı görüşünü getirdi.
Bölünerek küçültülmüş devletçikler, hem kolay lokma hem de sömürüye açık tam bir pazardır.
Zengin petrol kaynakları ile Ortadoğu’daki devletlerin devletçikler haline getirilmesi bu manada zorunlu bir stratejidir.
Gelişmelere “eş başkan” olarak el veren Türkiye’de, yer altı kaynakları bakımından belki de Ortadoğu ülkelerinden daha iyi noktada.
Irak’ta bölünmüşlük, petrolün Irak merkezi hükümetinin denetiminden çıkmasına neden olmuştur. İşgal, Libya petrollerini, İtalyanların hâkimiyetine soktu.
Türkiye’de fedaratif yapı, sahip olduklarımızın bir seferde elden çıkması manasına da gelebilir.
Ülkemizdeki liderlerin, Esad’ın milli devlet yaklaşımından ders alması gerekmektedir.
Bu süreçte başlattığımız “Milli Kahramanlar” sempozyum serisinin bize yeni bir soluk getirmesini diliyoruz.
Tarihi kahramanlar ile dolu devletimiz, birkaç kahramandan fazlasını çıkaramamış batıya hiçbir sahada muhtaç değildir.
Milli tarihini, beraber olma şuurunu, geleceğimizin geçmişten gelen birikimlerimiz ile olacağını tekrar hatırlamamız, içinden geçtiğimiz bu sancılı günleri atlatmamıza yardım edecektir.
Oynanan oyun büyük ve sinsi de olsa, Türkiye Suriye’nin ve liderinin gösterdiği milli duruş ile kazanan taraf olabilir.
Editörün Seçtikleri