info@profdrhaydarbasenstitusu.org

Neden gitti?
15/01/2015 Köşe Yazısı 109
Başbakan Davutoğlu, Paris yürüyüşünden sonra Almanya Başbakanı Merkel ile yaptığı görüşmede, "AB, Türkiye'nin üyeliğine engel olmasaydı, Avrupa'da kültürel anlaşmazlıkların ürünü İslamofobi bu denli ivme kazanmayacaktı" dedi. Merkel, bu açıklamaya derhal cevap vererek, 'spekülatif konuşmayın' ikazında bulunduğunda ise Davutoğlu, sadece başını önüne eğmekle yetinmiştir. Türkiye'yi temsil eden Başbakanın basın mensupları önünde sergilediği bu tavır zaten Suriye meselesinde yok olan prestij kaybının bir devamıdır. Teröre karşı yapılan yürüyüşe katılmakla suçu bir manada üstüne alan Davutoğlu, Almanya'da ise eylemi adeta alenen kabullenmiş bir beyanda bulunmuştur. İslamofobi, inanç farklılığından kaynaklanan, asırlardır devam eden ve edecek bir konudur. Devam ettiği ifade edilen Haçlı Seferlerinin gayesi İslam'ı ve Müslümanı yok etmektir. Başımızı kuma gömmüşçesine inanç farklılığını görmezden gelmeye çalışarak, Hıristiyan temeli üzerine bina edilmiş bir birliğe girmek hayali devlet adamlığı kumaşı ile ne kadar bağdaşabilir? Hele hele Avrupa'da günden güne yayılan İslam karşıtlığını bu birliğe alınmamaya bağlamak ise dünya ve Türkiye gerçeklerinden uzak bir yaklaşımdır. AB'ye üyelik konusunda aday adaylığımızın başladığı günden beri, bir Hıristiyan birliği olan bu birlikte yer almamıza imkân olmadığını dile getiriyoruz. Biz Avrupalı değiliz ve olamayız. Oysa bazılarına, "Biz Müslüman Türk'üz demek, Avrupalıyız" demekten daha zor gelmektedir. Bu tablo Türk siyasetinde Batı'ya karşı var olan 'düşünce esareti'nin bir yansımasıdır. Bir de her şeye rağmen özgürlükten bahsedenler de var içimizde... Yargıtay Başkanı Ali Alkan, katıldığı anayasa panelinde hükümetin son yargı paketiyle HSYK'nın Yargıtay'daki tetkik hâkim ve savcıları Yargıtay Başkanı'na rağmen görevden alabilmesini eleştirerek, Yargıtay'ın kurumsal bağımsızlığının ortadan kaldırıldığına değinmiştir. Adalet Bakanı'nın konuşma devam ederken salonu terk ettiği toplantıda Sayın Alkan, "Farklı düşüncelere sahip kişi ve grupların ayrımcılığa tabi tutulmadığı ve devletin de bu ayrımcılığı körüklemesinin kabul edilebilir bir mazereti olmayacağı" mesajını vermiştir. Yine hukuk devleti vurgusu yapılmış; "Anayasada yargı bağımsızlığı ve özellikle hâkimlik teminatının istisnaya yer vermeyecek şekilde düzenlenmesi, suç işleyen kişilerin ise hâkim ve savcı değil, kim olursa olsun cezalandırılması esasının benimsenmesi gerekir" sözleriyle konuşma tamamlanmıştır. Geçen sene Anayasa Mahkemesi'nin açılış töreninde altı çizilen eleştiriler bu sefer de Yargıtay'dan geldi. Yargının tepesinden, kuvvetler ayrılığının temeli olan yasama, yürütme ve yargı ayrımının yok olduğunda dair ikazlar geliyor.  Düşünce esareti ile Batı'ya ram olmuş kişiler bir yanda; her şeye rağmen bağımsızlık ve kuvvetler ayrılığı vurgusu yapanlar diğer yanda...Umarız gerçek demokrasi kazanır.