info@profdrhaydarbasenstitusu.org

Milli oluşlar ve Japonya örneği
31/07/2001 Köşe Yazısı 97
Bir ülke ancak kendi insanının emeği, çalışması ve zekasını devreye koymak suretiyle uygulanacak bir milli kalkınma modelini hayata geçirerek gelişmiş ülkeler kervanına katılabilir.

Genç Türkiye Cumhuriyeti Devleti 192338 arası dönemde bu uygulamayı devreye koyarak, kendi insanının emeği, çalışması ve zekasıyla ciddi bir kalkınma grafiği çizmiştir.

Benzer bir durumu II. Dünya Şavaşı'ndan büyük bir hezimetle çıkan Japonya'da müşahede etmekteyiz. Atılan atom bombası neticesi sadece Hiroşima'da 200 bin insanını kaybeden Japonya, bu felaketten sonra büyük bir kalkınma hamlesi gerçekleştirmiş ve dünya elektronik sanayiinde bir dev haline gelmiştir.

Bu atılımı milli bir anlayış ve kendi insanının emeği ve zekasıyla gerçekleştiren Japonya, dünya piyasalarında zirveye çıkmıştır.

Japon firması Sony'nin patronu Morita, Japon mallarının dünya pazarlarında işe yaramaz kabul edildiği bir dönemde, II. Dünya Savaşı'ndan hemen sonra elektronik sanayiine girmişti. Tamamen milli bir özelliğe sahip olan, adı duyulmamış bu Japon şirketi, yine her şeyi yerli olan dünyanın ilk teyplerini üretmeyi başardı. 1950'lerin sonunda Sony, satışlarının yarısını yurtdışına yapmaktaydı ve ABD kendileri için önemli bir pazardı.

Bugün Japonya ABD'nin karşısında önemli bir rakiptir. Ve bu "süper gücü" dünya pazarlarından silme yolundadır.

Sony'nin patronu bu hususta, "ABD çöküşe gitmektedir. Zira, Japonya her yıl ABD'ne 50 milyar dolar daha fazla ihracat yapmaktadır. Amerika, boğazına kadar açgözlülük, küstahlık, ırkçılık ve tembelliğe batmış bir ülkedir" ifadelerini kullanıyor (R. Barnet, Küresel Düşler, s. 39).

Japon ekonomist İşihara da, "21. yüzyılda ekonomik savaş olacak ve bu savaştan Japonya galip çıkacaktır" diyor (İşihara, Hayır Demesini Bilen Japonya, s. 50).

Bu noktada Japonya'nın ticaret politikasını hatırlatmakta fayda vardır. Bu politika "Bir milletin ekonomisi açısından kritik önem taşıyan yeni teknolojileri korumaya yöneliktir. Çünkü bunlar Japonya'nın bağımsızlığı ve pazarlık gücü açısından önemlidirler."

Bu düşünceyle yola çıkan Japonlar kısa sürede zirveye tırmanmışlardır. Öyle ki; herhangi bir Amerikan televizyonunun % 80'i Japon parçalarından oluşmaktadır.

Bugün Japonya'da bankacılık, telekomünikasyon, havacılık, elektronik sanayii ve kimya endüstrisi devlet koruması altındadır.

Özel şirketlerin dahi hisse senetleri serbestçe alınıp satılamaz. Yabancı şirketlerin bir üretim dalına sahip olmasına yol açacak satışlar kesinlikle yasaktır. Bir iş kolunda yabancı sermaye yatırımına izin verilebilmesi için, o işkolunda dünyaya açılmış bir uluslararası Japon şirketinin var olması şarttır.

Bu hakikatler, milli anlayışların hayata geçirilmesiyle ciddi kalkınma hamlelerinin gerçekleşebileceğini gösteriyor. Ülke olarak 1923-38 yılları arasındaki milli kalkınma modelini devam ettirebilmiş olsaydık bugün sanayileşmiş dünya ülkeleri arasında yer almamız mümkün olacaktı. Ancak maalesef bu model şu veya bu sebeple terk edilmiştir. İşin daha vahim tarafı bugün kendi emeğimiz ve gücümüzle değil, "ülke batırma" uzmanı IMF'nin talimatlarıyla kalkınma gayreti içindeyiz.