Milli Ekonomi Modeli’nde devletin gelir kalemleri
Dünkü yazımızda özelleştirmeler ile devletin kâr getiren kurumlarının elden çıkarılmasından bahsetmiş ve bunun gelir elde etme yöntemi olamayacağını vurgulamıştık.
Özelleştirmeler kapitalizmin gereğidir ve maksat ülke kaynaklarının yabancılara ederinden az meblağlar karşılığında sunulmasıdır.
Gelinen noktada Türkiye aynı oyuna getirilmiş, kâr elde eden kurumlar devlet iradesi eli ile özelleştirilmiş ve tek gelir kalemi olarak vergiler kalmıştır.
Oysa devletlerin, devlet tüzel kişiliğinden kaynaklanan farklı gelirleri söz konusudur. Bunların devreye konulması ile sabit akarlar elde edilebilir.
Milli Ekonomi Modeli’nde geniş şekilde izah ettiğimiz gibi, devletlerin gelir kaynakları senyoraj, yeraltı kaynaklarının işletilmesi ve vergilerdir.
Türkiye belli bir büyüme oranına sahip olmasına rağmen piyasada bulunması gereken yerli parayı piyasalara sürememektedir. Denilebilir ki, ülkemiz 40 yıldır para basma hakkından feragat etmiştir.
Bunun yerine dışarıdan faizle alınan borç para ile merkez bankamız yükümlülüğünü yerine getirmeye çalışmaktadır. Şu ana kadar devlet olarak emisyonumuzu devreye koymuş olsaydık, bugün yekûnû yüzlerce milyar dolar olan borç yükü ile karşı karşıya kalmazdık.
Emisyon karşılığı kendi paramızı basmak yerine yabancı ülkenin parasını emisyonumuzun yerine piyasaya sürmek, gelirlerimizi bu ülkelere transfer demektir.
Milli Ekonomi Modeli’nde devletin en önemli kaynağı, gayrı safi milli hâsılanın belli bir oranında para basmak yani senyorajı devreye koymaktır.
Yine yeraltı kaynaklarının işletilmesinden doğacak gelir de devletin sabit akarlarından olacaktır.
Bugün bazı çevrelerce reddedilmesine rağmen, Türkiye’nin 3 katrilyon dolarlık maden rezervi mevcuttur.
Bu rezerv yeraltından çıkarılarak işlenirse on kat daha da değer kazanacaktır.
Milli Ekonomi Modeli’ne göre biz, sosyal devlet anlayışımızla yüzde 51’i devlete ait olmak üzere bu madenleri devlet- millet ortaklığı ile işleteceğiz.
Devlet tüzel kişiliğinin vatandaşından aldığı vergiler de elbetteki devletlerin gelir kalemidir. Ancak her gelir kesiminden aynı oranda vergi almak, sosyal devlet anlayışına aykırıdır. Devlet, geliri belli bir miktarın altındakilerden vergi almamalıdır. Bu kesimden vergi almamak devletin gelirini azaltmamakta, tam tersine arttırmaktadır.
Bunu örnekleyelim: yıllık geliri 20 bin TL olan bir bireyden alacak olduğumuz 8 bin TL’lik vergiyi almadığımız takdirde, bu 8 bin TL’lik para tüketim olarak piyasaya girecek ve elden ele dolaşacaktır.
Bunun ülkemiz şartlarında yılda 16 kez el değiştirdiğini düşünürsek, bu meblağda bir para vergi olarak alınmadığı takdirde ortaya çıkacak artı tüketim miktarı 128 bin TL olacaktır.
Buna mukabil bir üretim artışı olacağı göz önüne alındığında bu yeni üretim artışından alınacak vergi miktarı bizim başta almadığımız 8 bin TL’den en az 4 kat daha fazla olacaktır.
Yani dar gelirliden alınmayan vergi devletin topladığı vergi miktarını azaltmayacaktır
Geliri belli bir meblağın altındaki kesim sadece vergi muafiyeti ile değil, sosyal devlet projeleri ile de destekleyeceğiz. Bu sayede dar gelirli ekonomiyi ayağa kaldıran bir kaldıraç vazifesi de görecektir. Senyorajın devreye konması, yeraltı kaynaklarının devlet - millet ortaklığı ile işletilmesi ve vergiler Milli Ekonomi Modeli’nde yer alan gelir kalemleridir
Bunların hayata geçirilmesinin tüm detayları da tezimizde yer almaktadır.
Türkiye ancak kapitalizmin kurallarını bir kenara bırakır ve milli bir ekonomi politikasını, Milli Ekonomi Modeli’ni hayata geçirirse, devletin kasası, vatandaşın cebi dolacak, herkesin yüzü gülecektir. Aksi halde, özelleştirmeler bu ülkenin kaynaklarını bitirecek, Millet hazine üstündeki dilenci günlerini yaşayacaktır.
-
Özelleştirmeler kapitalizmin gereğidir ve maksat ülke kaynaklarının yabancılara ederinden az meblağlar karşılığında sunulmasıdır.
Gelinen noktada Türkiye aynı oyuna getirilmiş, kâr elde eden kurumlar devlet iradesi eli ile özelleştirilmiş ve tek gelir kalemi olarak vergiler kalmıştır.
Oysa devletlerin, devlet tüzel kişiliğinden kaynaklanan farklı gelirleri söz konusudur. Bunların devreye konulması ile sabit akarlar elde edilebilir.
Milli Ekonomi Modeli’nde geniş şekilde izah ettiğimiz gibi, devletlerin gelir kaynakları senyoraj, yeraltı kaynaklarının işletilmesi ve vergilerdir.
Türkiye belli bir büyüme oranına sahip olmasına rağmen piyasada bulunması gereken yerli parayı piyasalara sürememektedir. Denilebilir ki, ülkemiz 40 yıldır para basma hakkından feragat etmiştir.
Bunun yerine dışarıdan faizle alınan borç para ile merkez bankamız yükümlülüğünü yerine getirmeye çalışmaktadır. Şu ana kadar devlet olarak emisyonumuzu devreye koymuş olsaydık, bugün yekûnû yüzlerce milyar dolar olan borç yükü ile karşı karşıya kalmazdık.
Emisyon karşılığı kendi paramızı basmak yerine yabancı ülkenin parasını emisyonumuzun yerine piyasaya sürmek, gelirlerimizi bu ülkelere transfer demektir.
Milli Ekonomi Modeli’nde devletin en önemli kaynağı, gayrı safi milli hâsılanın belli bir oranında para basmak yani senyorajı devreye koymaktır.
Yine yeraltı kaynaklarının işletilmesinden doğacak gelir de devletin sabit akarlarından olacaktır.
Bugün bazı çevrelerce reddedilmesine rağmen, Türkiye’nin 3 katrilyon dolarlık maden rezervi mevcuttur.
Bu rezerv yeraltından çıkarılarak işlenirse on kat daha da değer kazanacaktır.
Milli Ekonomi Modeli’ne göre biz, sosyal devlet anlayışımızla yüzde 51’i devlete ait olmak üzere bu madenleri devlet- millet ortaklığı ile işleteceğiz.
Devlet tüzel kişiliğinin vatandaşından aldığı vergiler de elbetteki devletlerin gelir kalemidir. Ancak her gelir kesiminden aynı oranda vergi almak, sosyal devlet anlayışına aykırıdır. Devlet, geliri belli bir miktarın altındakilerden vergi almamalıdır. Bu kesimden vergi almamak devletin gelirini azaltmamakta, tam tersine arttırmaktadır.
Bunu örnekleyelim: yıllık geliri 20 bin TL olan bir bireyden alacak olduğumuz 8 bin TL’lik vergiyi almadığımız takdirde, bu 8 bin TL’lik para tüketim olarak piyasaya girecek ve elden ele dolaşacaktır.
Bunun ülkemiz şartlarında yılda 16 kez el değiştirdiğini düşünürsek, bu meblağda bir para vergi olarak alınmadığı takdirde ortaya çıkacak artı tüketim miktarı 128 bin TL olacaktır.
Buna mukabil bir üretim artışı olacağı göz önüne alındığında bu yeni üretim artışından alınacak vergi miktarı bizim başta almadığımız 8 bin TL’den en az 4 kat daha fazla olacaktır.
Yani dar gelirliden alınmayan vergi devletin topladığı vergi miktarını azaltmayacaktır
Geliri belli bir meblağın altındaki kesim sadece vergi muafiyeti ile değil, sosyal devlet projeleri ile de destekleyeceğiz. Bu sayede dar gelirli ekonomiyi ayağa kaldıran bir kaldıraç vazifesi de görecektir. Senyorajın devreye konması, yeraltı kaynaklarının devlet - millet ortaklığı ile işletilmesi ve vergiler Milli Ekonomi Modeli’nde yer alan gelir kalemleridir
Bunların hayata geçirilmesinin tüm detayları da tezimizde yer almaktadır.
Türkiye ancak kapitalizmin kurallarını bir kenara bırakır ve milli bir ekonomi politikasını, Milli Ekonomi Modeli’ni hayata geçirirse, devletin kasası, vatandaşın cebi dolacak, herkesin yüzü gülecektir. Aksi halde, özelleştirmeler bu ülkenin kaynaklarını bitirecek, Millet hazine üstündeki dilenci günlerini yaşayacaktır.
-
Editörün Seçtikleri