info@profdrhaydarbasenstitusu.org

Mekke ve Medine’den selam olsun
26/08/2012 Köşe Yazısı 101
Umre vazifelerimizi yerine getirerek ülkemize döndük.
İlk durağımız Medine’de, Hz. Peygamberi (sav) ve Ehl-i Beyt’i ziyaret ettik. Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman’ı andık. Hz. Fatıma’nın (as) kabri başında dualar ettik.
Medine’de Ravza’nın bahçesinde kurulan iftar sofralarında müminler beraberce iftar ettiler, bir buçuk saatte kılınan teravih namazlarında buluştular.
Cemaatle gece namazları kılındı.
Bayramdan iki gün önce Mekke’ye geçtik. Umre vazifelerimizi tamamladık.
Bayramın yaklaşması ile beraber Mekke sokakları dünyanın dört bir yanından gelen Müslümanlar ile doldu.
Tavaflarımız Hac dönemindeki kadar kalabalık idi.
Dillerini anlamayan binlerce insan tecelligâh olan Kabe’nin etrafında aynı huşu ile, aynı muhabbet ile tavaf yaptık.
Gaye tekti: Cenab-ı Hakk’ın rızası.
Bizi sevenlerin niyetine de bir tavafımız oldu.
Allah’ın lütfüyle, bayramdan sonra bir umre daha yaptık.
Yakınlara, bizden dua bekleyenlere bolca dua ettik.
Allah kabul etsin, tekrarını nasip eylesin.
Kâbe, bir tecelligâh dedik. Bir an dahi durmaksızın devam eden tavaf seyredenleri kendine hayran bırakan bir görüntüdür.
Atomun çekirdeğinde başlayan dönüş, semada galaksilerin yörüngesinde devam eder.
Kâbe’deki yansıması ise müminlerin Kâbe’yi tavafıdır.
Bu dönüş, aslında yaratılanın Yaratan’ı arama seferberliğidir.
Varlık âlemi devam ettiği müddetçe her dem Allah’ı anma seferberliğindedir.
Rabbinin tecellisinden mülhem olan varlığın kendi özünü aramasından başka bir şey değildir, tavaf.
Bu arayış sırasında tecellilere mazhar olan insanın keyfine ise diyecek yoktur.
Öyle bir hal olur ki, sizde bir genişlik meydana gelir.
Âlem ile karşılaştırıldığında çok küçük olan insan oğlu, bir anda aleme sığmaz olur, kainattan büyük hale gelir.
Çünkü Allah ona tecelli etmektedir. Bu tecellilerin sahibi olan insan büyük bir zenginlik elde eder.
Gerçek kulluk, asıl hürriyette bundan sonra başlar.
Hürriyet, o ilahi zevklere mazhar olmaktır.
Bu yüzden Kâbe’yi gören, Hz. Peygamber’in misafiri olanlar bir daha onlardan ayrılamazlar.
Tekrar buluşmanın hasreti ile yanıp durmalarının sebebi yaşanan manevi hazdır.
Yoksa insanın hayvani arzularının peşinden gitmesi onu tatmin etmemektedir. Bu hali ile insan bir esirdir ve mutlu olmasına imkân yoktur.
Ne mutlu Beytullah’ta gerçek mutluluğu yakalamış, asıl hürriyeti tatmış bahtiyar
müminlere…