Masa başı oyunlarında Kıbrıs
Kıbrıs’ta “iki devlet - iki millet” diyerek yola çıkan ve tüm dünyaya bunu ispat gayesi ile ömrünü tamamlayan Rauf Denktaş artık aramızda değil.
Kıbrıs davası bundan sonra aynı çizgide sürdürülebilir mi, bilmiyoruz. Ancak BM nezdinde gerçekleştirilen görüşmelerden hiçbir neticenin alınmaması çizginin muhafazası anlamına gelmiyor.
Çünkü Rumlar bundan sonra, Batıya karşı bir kale gibi kendini siper eden Rauf Denktaş’ın her kuralını bir adım daha aşabilmek için masada daha çok taviz isteyecek.
KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun açıklamalarına göre, sınırı BM Genel Sekreteri tespit edecek ama Rumların uzlaşmaz tutumu burada da belli.
Vatandaşlık, garanti ve güç paylaşımı konularında görüş alışverişinde bulunan taraflar netice alınamadan bir kez daha ayrıldılar.
Kıbrıs meselesi, tarihi geçmişine baktığımızda Müslüman - Türk’ün mücadelesidir. Sadece Kıbrıslı Türkler ve Rum kesimi arasında kalmamasının sebebi de budur.
Denktaş’ın verdiği mücadele bir manada, topraklarında Peygamber Efendimizin (SAV) halasının da yer aldığı bu kutsal mekana Hıristiyan çizmesini bastırmamak olmuştur.
Stratejik önemi dikkate alındığında bu küçük adanın neden paylaşılamadığı ortadadır. Akdeniz’in Ortadoğu’nun üssü konumundaki bu yerin Müslüman - Türk’e ait olmasını batı elbette ki hazmedemeyecektir ve hazmetmemiştir.
Garantör Türkiye’nin bölge ülkeleri üzerinde hep ABD’nin bakış açısı ile hareket ettiği bilinen bir hakikattir.
Ancak Kıbrıs vatandır ve vatan toprağı masa başında pazarlık konusu yapılamaz. BM Genel Sekreteri’nin belirleyeceği sınırlara göre ise şekillenmemelidir.
Bu nokta da Kıbrıs’a sahip çıkmak hem bizim güvenliğimiz hem de Müslüman - Türk’ün prestiji için bir zorunluluktur.
Türkiye’nin yakın geçmişimizdeki tek kazanımı olan bu adaya gerekli destek verilmezse, “Birleşik Kıbrıs” adı altında kimliğini, devletini ve inancını kaybetmiş bir millet kaçınılmaz olacaktır.
Kıbrıs davası bundan sonra aynı çizgide sürdürülebilir mi, bilmiyoruz. Ancak BM nezdinde gerçekleştirilen görüşmelerden hiçbir neticenin alınmaması çizginin muhafazası anlamına gelmiyor.
Çünkü Rumlar bundan sonra, Batıya karşı bir kale gibi kendini siper eden Rauf Denktaş’ın her kuralını bir adım daha aşabilmek için masada daha çok taviz isteyecek.
KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun açıklamalarına göre, sınırı BM Genel Sekreteri tespit edecek ama Rumların uzlaşmaz tutumu burada da belli.
Vatandaşlık, garanti ve güç paylaşımı konularında görüş alışverişinde bulunan taraflar netice alınamadan bir kez daha ayrıldılar.
Kıbrıs meselesi, tarihi geçmişine baktığımızda Müslüman - Türk’ün mücadelesidir. Sadece Kıbrıslı Türkler ve Rum kesimi arasında kalmamasının sebebi de budur.
Denktaş’ın verdiği mücadele bir manada, topraklarında Peygamber Efendimizin (SAV) halasının da yer aldığı bu kutsal mekana Hıristiyan çizmesini bastırmamak olmuştur.
Stratejik önemi dikkate alındığında bu küçük adanın neden paylaşılamadığı ortadadır. Akdeniz’in Ortadoğu’nun üssü konumundaki bu yerin Müslüman - Türk’e ait olmasını batı elbette ki hazmedemeyecektir ve hazmetmemiştir.
Garantör Türkiye’nin bölge ülkeleri üzerinde hep ABD’nin bakış açısı ile hareket ettiği bilinen bir hakikattir.
Ancak Kıbrıs vatandır ve vatan toprağı masa başında pazarlık konusu yapılamaz. BM Genel Sekreteri’nin belirleyeceği sınırlara göre ise şekillenmemelidir.
Bu nokta da Kıbrıs’a sahip çıkmak hem bizim güvenliğimiz hem de Müslüman - Türk’ün prestiji için bir zorunluluktur.
Türkiye’nin yakın geçmişimizdeki tek kazanımı olan bu adaya gerekli destek verilmezse, “Birleşik Kıbrıs” adı altında kimliğini, devletini ve inancını kaybetmiş bir millet kaçınılmaz olacaktır.
Editörün Seçtikleri