info@profdrhaydarbasenstitusu.org

Doğru kabul edilen yanlışlar
04/01/2012 Köşe Yazısı 129
2008 yılında Nobel Ekonomi Ödülü'nü Paul Krugman almıştı. Krugman, son yazılarından birinde Keynes in fikirlerinin haklılığını savundu. Malum Keynes, enflasyonun sebebini talep enflasyonu olarak izah eder ve "Tam istihdam düzeyinden sonra toplam harcamalardaki artış enflasyona sebep olur" demektedir. Enflasyonun neden kaynaklandığını başka bir yazımızda izah edeceğiz. Şimdi Krugman'ın da savunduğu "talepten kaynaklanıyor" fikrinin yanlışlığına dikkat çekmek istiyoruz. Milli Ekonomi Modeli tezimizi hazırlarken geniş olarak ele aldığımız gibi, üretim faktörlerine ödenen para elde edilen üretimi satın almaya yetmez. Bu sebeple, üretimle orantılı olarak her zaman devletlerin emisyonu arttırması gerekir. Bu da enflasyonu arttırmaz, tam tersine ekonomiler için bir zarurettir. Keynes'in yaklaşımı orta ve uzun vadede hem maliyet enflasyonuna, hem de talep daralmasına sebep olmuştur. Asıl problem tüketimin devreye girememesidir. Bu açık maliyetli para ile yapılan kamu harcamaları ile katılmaya çalışılmıştır. Serbest piyasa ekonomisinin temel fikirlerinden olan "Her arzın kendi talebini oluşturacağı" tezi büyük bir yanlıştır. Eğer büyüyen bir ekonomiye sahipseniz, yakaladığınız bu büyümeyi karşılayacak tüketim miktarının üretimden elde edilen gelirle sağlanması mümkün değildir. Emisyonun genişletilmesi şarttır. Ortaya koyduğumuz bu gerçek büyüyen ekonomilerin bir süre sonra durağan bir döneme girmelerinin de izahıdır. Büyüyen ekonomilerde büyüme olduğu her yıl talep eksikliği de artmaktadır. Bu talep yetersizliği büyüyen ekonomilerde kendi içine doğru bir çöküş başlatacaktır. Tıpkı ABD'de mortage krizi ile başlayan ve halen çözülemeyen çöküş gibi?Kapitalizmin kalesi ABD'de Wall Street önünde gösteri yapan kalabalık halk kitlelerini hatırlarsınız. Ellerinde "% 99 biziz" pankartları bulunmakta. Pankartın ifade ettiği yüzde 99 kapitalizmin temelini oluşturan ezilen çoğunluğu ve geride kalan yüzde 1 ise Wall Street'de borsa oyunları ile zengin olmuş, paranın elinde toplandığı elit grubu temsil ediyor. İşte Krugman, sokakları dolduran bu insanlar için şu yorumu yapmıştı: "...Wall Street in efendileri aslında derinde bir yerlerde duruşlarının ahlaken ne kadar savunulmaz olduklarının farkındalar. Bu insanlar ABD halkına yarar getirecek şeyler yapmak yerine mali dolaplar çevirerek zengin oldular ve bizlerinde krizin içine girmemize yardımcı oldular..." Bir insanın hem serbest piyasa ekonomisini savunması hem de kapitalizmin kitlelerin hakkını yiyen yanını eleştirmesi birbirine ters iki düşüncedir. Ve neyi savunduğunu bilmeyen bu kişi Nobel'e layık görülmüştür. Azerbaycan'da yapılan 2. Uluslararası Milli Ekonomi Modeli Kongresi'nde, "Milli Ekonomi Modeli" de Nobel'e aday gösterilmiş ancak ödül alamamıştı. Tezimizin, kapitalizmin ve sosyalizmin halledemediği meselelerini çözdüğü ve yüz elliye yakın ülkede kısmen uygulanmaya başladığı dikkate alınırsa, neden bize değil de daha hangi fikri savunduğu bile belli olmayan bir ekonomiste bu ödülün verildiği daha iyi anlaşılacaktır. Milli Ekonomi Modeli, mevcut ekonomilerin yanlışlarını ortaya koyarken, aslında sömürülen halklara sahip çıkmaktadır. Ekonomileri işgal edildiği için bağımsızlıkları ellerinden alınan ülkelere yardım etmektedir. Krugman ise bilinç altında sömürünün yanlışlarını fark etse de, onun temsilciliğini yapmaktadır. Ödülü verenler elbette ki, kendileri ile aynı safta yer alanların görüşünü benimseyeceklerdir. Krugman, savunduğu tezin cahilidir. Bizi görmezden gelen ve bu insanları baş tacı eden bizim milletimiz ise, yaşadığı dinin cahilidir. Her ikisi de cehalet noktasında ortaktır. Allah, bu cahillerin elinden özellikle Türk Milletini ve bütün insanlığı korusun.