Kulluk
Pazar akşamı Trabzonda düzenlenen Öğüt Gecesinde, uzun zamandır yapmak istediğimiz bir şeyi gerçekleştirme fırsatı bulduk.
Başta Hayri Öğüt Babamız olmak üzere, yakın geçmişte yitirdiğimiz arkadaşlarımızı ve alperenleri hayırla yâd ettik.
Ben insanları ve cinleri ancak bana ibadet etsinler diye yarattım buyuruyor Cenab-ı Hakk. Yani, insanın varlık âlemine gelişindeki maksat Allahı bilmesidir.
Kulluk gayesi ile yaratılan insandaki ruh cevheri, sahibini buluncaya kadar bu arayış ve koşusuna devam edecektir.
Geldiği rabbine kalp yoluyla gidip, Onun tecellilerini gönlünde seyreden insan da, O nura kavuşmuş olacaktır.
Bir nehri bile vasıtasız geçemeyen insanın, Allaha vasıtasız ulaşacağını düşünmek abestir. Peygamberimiz (sav) dahi Cebraile uyarak bunu nefsinde yaşamıştır.
Kuranda buyrulan, vesileye sarılınız (Maide Suresi: 35) emri bu gerçeğe işaret etmektedir.
Andığımız Allah dostları ve alperenler bahsi geçen vesileye sarılarak, beden denen çamur kalıbını yırtmış ve can tende iken Cenab-ı Hakka vuslat ettiler.
Yaradılışından dolayı bütün mahlûkat, seyir halinde kendini yaratana koşar. Bu koşuşun adı aslında zikirdir.
Nitekim ayet-i kerimede, Gökte ve yerde ne varsa hepsi Allahı zikrederler (Saf Suresi: 1) buyrulur.
İhtirasları sonsuz olan insanın doyması da ancak zikir ile mümkün olacaktır.
Sevgili Peygamberimiz (sav), İnsanoğlunun bir vadi altını olsa ikincisini ister, iki vadi altını olsa bir üçüncüsünü ister. Onun gözünü ancak bir avuç toprak doyurur buyurmuştur.
Alperenleri yâd ederken, onların hayatındaki zikir olgusunu, arayışı Hak yolunda neticelendirmenin önemini bir kez daha hatırlattık.
Bugün ekonomik, hukuki ve toplumsal mevcut sıkıntıların temelinde yatan gerçek, fert planında insanların manevi doyumsuzlukları ve bunu sadece maddede aramış olmalarındandır.
Bizlerin, varlığını vücuda getiren ve bütün kâinatı yoktan var eden Allah a ihtiyacımız sonsuz iken, Ona cebinde taşıdığı anahtarlık kadar değer vermeyen insanın huzur bulması asla mümkün değildir.
Fert ve toplum bazında tam manası ile huzur ise ancak, Ona kavuşmakla gerçekleşebilir.
Başta Hayri Öğüt Babamız olmak üzere, yakın geçmişte yitirdiğimiz arkadaşlarımızı ve alperenleri hayırla yâd ettik.
Ben insanları ve cinleri ancak bana ibadet etsinler diye yarattım buyuruyor Cenab-ı Hakk. Yani, insanın varlık âlemine gelişindeki maksat Allahı bilmesidir.
Kulluk gayesi ile yaratılan insandaki ruh cevheri, sahibini buluncaya kadar bu arayış ve koşusuna devam edecektir.
Geldiği rabbine kalp yoluyla gidip, Onun tecellilerini gönlünde seyreden insan da, O nura kavuşmuş olacaktır.
Bir nehri bile vasıtasız geçemeyen insanın, Allaha vasıtasız ulaşacağını düşünmek abestir. Peygamberimiz (sav) dahi Cebraile uyarak bunu nefsinde yaşamıştır.
Kuranda buyrulan, vesileye sarılınız (Maide Suresi: 35) emri bu gerçeğe işaret etmektedir.
Andığımız Allah dostları ve alperenler bahsi geçen vesileye sarılarak, beden denen çamur kalıbını yırtmış ve can tende iken Cenab-ı Hakka vuslat ettiler.
Yaradılışından dolayı bütün mahlûkat, seyir halinde kendini yaratana koşar. Bu koşuşun adı aslında zikirdir.
Nitekim ayet-i kerimede, Gökte ve yerde ne varsa hepsi Allahı zikrederler (Saf Suresi: 1) buyrulur.
İhtirasları sonsuz olan insanın doyması da ancak zikir ile mümkün olacaktır.
Sevgili Peygamberimiz (sav), İnsanoğlunun bir vadi altını olsa ikincisini ister, iki vadi altını olsa bir üçüncüsünü ister. Onun gözünü ancak bir avuç toprak doyurur buyurmuştur.
Alperenleri yâd ederken, onların hayatındaki zikir olgusunu, arayışı Hak yolunda neticelendirmenin önemini bir kez daha hatırlattık.
Bugün ekonomik, hukuki ve toplumsal mevcut sıkıntıların temelinde yatan gerçek, fert planında insanların manevi doyumsuzlukları ve bunu sadece maddede aramış olmalarındandır.
Bizlerin, varlığını vücuda getiren ve bütün kâinatı yoktan var eden Allah a ihtiyacımız sonsuz iken, Ona cebinde taşıdığı anahtarlık kadar değer vermeyen insanın huzur bulması asla mümkün değildir.
Fert ve toplum bazında tam manası ile huzur ise ancak, Ona kavuşmakla gerçekleşebilir.
Editörün Seçtikleri