Kamu personelinin tamamı korunmalıdır
Yeni MİT Kanunu Tasarısı komisyondan geçti. Başbakan her ne kadar tek başına iktidar olsa da, başı okyanus ötesinde olan bir cemaatle de birlikte hareket ettiği bilinen bir hakikattir.
Türkiye’de en önemli kurum ve kuruluşların başına bu cemaatten insanları getirdi. Öyle ki hiç kimsenin ulaşamayacağı bilgilere, güce ve kuvvete ulaşabilme adına da en mühim yerlerde bunları teşkilatlandırdı. Adalette, sağlıkta, İçişlerinde hatta derinde bunları teşkilatlandırdı.
Sayın Başbakan güvenerek bu kişileri kilit noktalara taşıdı. Ancak menfaatlerini görmedikleri yerde direkt olarak Başbakan’a karşı çıkma ve tavır alma gerçeği ile karşı karşıya gelince arkadan hançerlendiğinin farkına vararak yeni tedbirler alma gereği duymuştur.
Zira Başbakan memlekette PKK konusu da dahil olmak üzere bir çok konuda bu insanlarla beraber hareket ediyordu. Ancak hastalığından sonra ortaya çıkan tablo gösterdi ki, bunların Başbakan’a bağlılığı siyasi gücünden istifade ederek memlekete hizmet etmek değil, Başbakan’ın kimliğini kullanarak Türkiye’de ulaşılması mümkün olamayan yerlere gelmekti.
Bu olayı Sayın Başbakan hastalık sonrası teşhis etti. Siyasette gelecek vaat edebilmesi için de kendisine karşı oluşan bu zeminin de zail olması gerekiyordu.
Ve yeni bir hareket başlattı. Bundan rahatsız olanlar, beraber yaptıkları icraatlarından dolayı Sayın Başbakanı köşeye sıkıştırmak istediler.
PKK manasında yapılan görüşmelerin ifşası için yargı tarafından MİT gündem edildi. Emniyet bunun üzerine gitti. Hâlbuki emniyetin üzerine gittiği bu konular Sayın Başbakan’la birlikte ona kaşı çıkanların tasarımı idi.
Sayın Başbakan bu konularda tek başına karar merkezi de olmadı. Ama değil mi ki, ona zarar vermek gerekiyordu, MİT’in üzerine gitmek gibi aba altından sopa gösterildi.
Sayın Başbakan da bunun üstesinden gelebilmek için MİT’i korumak kastıyla bir kanun çıkarmak gereği duydu. Olay bundan ibarettir.
Mesele öyledir veya başka türlüdür. Biz olayın bu tarafında duracak değiliz. Ancak Sayın Başbakan korunması gerekenlere bir yasa çıkaracaksa, bu sadece MİT mensupları ile sınırlı olmamalıdır. Zira milli devletin de ayakta durabilmesi, kurum ve kuruluşlarının devlet tarafından güvenlik altına alınması ile olabilir…
Onun için de kamu mensuplarının buna benzer konularda yargılanması için mutlaka o kurumun başı olan yetkililerden izin alınması şartı konulmalı ki, çıkacak kanun sadece MİT mensupları ile sınırlı kalmasın.
Böylece de kamunun güvenliğini teminat altına alacak olan bireylerin hareket serbestîsi olabilsin.
Böyle bir hiyerarşik düzenleme ile kanun sadece bir kurumun mensupları için çıkmamış olacağı için, bütün kamu personeli korunmuş olur.
Bu sayede süper yetkili savcıların yetkileri de kısıtlanmış olup, normal hukuk normları uygulamaya konulmuş olacaktır.
Milli devletin ayakta durabilmesi paylaşılmış ve tek elde toplanılmayan hukuk anlayışına bağlıdır.
Türkiye’de en önemli kurum ve kuruluşların başına bu cemaatten insanları getirdi. Öyle ki hiç kimsenin ulaşamayacağı bilgilere, güce ve kuvvete ulaşabilme adına da en mühim yerlerde bunları teşkilatlandırdı. Adalette, sağlıkta, İçişlerinde hatta derinde bunları teşkilatlandırdı.
Sayın Başbakan güvenerek bu kişileri kilit noktalara taşıdı. Ancak menfaatlerini görmedikleri yerde direkt olarak Başbakan’a karşı çıkma ve tavır alma gerçeği ile karşı karşıya gelince arkadan hançerlendiğinin farkına vararak yeni tedbirler alma gereği duymuştur.
Zira Başbakan memlekette PKK konusu da dahil olmak üzere bir çok konuda bu insanlarla beraber hareket ediyordu. Ancak hastalığından sonra ortaya çıkan tablo gösterdi ki, bunların Başbakan’a bağlılığı siyasi gücünden istifade ederek memlekete hizmet etmek değil, Başbakan’ın kimliğini kullanarak Türkiye’de ulaşılması mümkün olamayan yerlere gelmekti.
Bu olayı Sayın Başbakan hastalık sonrası teşhis etti. Siyasette gelecek vaat edebilmesi için de kendisine karşı oluşan bu zeminin de zail olması gerekiyordu.
Ve yeni bir hareket başlattı. Bundan rahatsız olanlar, beraber yaptıkları icraatlarından dolayı Sayın Başbakanı köşeye sıkıştırmak istediler.
PKK manasında yapılan görüşmelerin ifşası için yargı tarafından MİT gündem edildi. Emniyet bunun üzerine gitti. Hâlbuki emniyetin üzerine gittiği bu konular Sayın Başbakan’la birlikte ona kaşı çıkanların tasarımı idi.
Sayın Başbakan bu konularda tek başına karar merkezi de olmadı. Ama değil mi ki, ona zarar vermek gerekiyordu, MİT’in üzerine gitmek gibi aba altından sopa gösterildi.
Sayın Başbakan da bunun üstesinden gelebilmek için MİT’i korumak kastıyla bir kanun çıkarmak gereği duydu. Olay bundan ibarettir.
Mesele öyledir veya başka türlüdür. Biz olayın bu tarafında duracak değiliz. Ancak Sayın Başbakan korunması gerekenlere bir yasa çıkaracaksa, bu sadece MİT mensupları ile sınırlı olmamalıdır. Zira milli devletin de ayakta durabilmesi, kurum ve kuruluşlarının devlet tarafından güvenlik altına alınması ile olabilir…
Onun için de kamu mensuplarının buna benzer konularda yargılanması için mutlaka o kurumun başı olan yetkililerden izin alınması şartı konulmalı ki, çıkacak kanun sadece MİT mensupları ile sınırlı kalmasın.
Böylece de kamunun güvenliğini teminat altına alacak olan bireylerin hareket serbestîsi olabilsin.
Böyle bir hiyerarşik düzenleme ile kanun sadece bir kurumun mensupları için çıkmamış olacağı için, bütün kamu personeli korunmuş olur.
Bu sayede süper yetkili savcıların yetkileri de kısıtlanmış olup, normal hukuk normları uygulamaya konulmuş olacaktır.
Milli devletin ayakta durabilmesi paylaşılmış ve tek elde toplanılmayan hukuk anlayışına bağlıdır.
Editörün Seçtikleri