İşsizlik rakamlarını vermek yeterli olmaz
G20'de öne çıkan başlıklardan biri de dünya genelinde yaşanan krizlerle günden güne artan işsizlik problemiydi. Kapitalizmin halledemediği ve ekonominin olağan bir hali olarak kabul ettiği işsizlik, konuşulsa da aslında kapitalist düzenin ne bu konuda bir çözüm önerisi, ne de toplumun tamamını refaha kavuşturma gibi bir gayesi olmadığı ortadadır. Birkaç gündür ekranlarda ülkemizdeki işsizlik de gündem ediliyor. İstatistiksel verilerle ele alınan işsizlikteki ürkütücü artışın halli konusunda ise üretimin desteklenmesinden bahsedilmektedir. Büyük bir aldatmaca olan devamlı surette üretimin desteklenmesi; tüketimin olmadığı bir piyasada üretim elemanlarının zaman içinde iflasından başka bir netice vermez. Kapitalizm üretim odaklıdır. Tüketim göz ardı edilir. Paranın belli ellerde bloke edilmesi, buna bağlı olarak gelir dağılımındaki uçurumlar, tüketimin her geçen gün daha da azalmasına neden olmaktadır. Sistemin yanlış kuralları ile bir taraftan üretim desteklenirken, diğer taraftan buna cevap veremeyen tüketimin azlığı, ülke ekonomilerini içinden çıkılmaz bir hale getirmiştir. Avrupa piyasalarındaki iflaslar bu duruma örnektir. İşsizlik ancak Milli Ekonomi Modeli'nde yer alan, adil gelir dağılımının sağlanması ve tam istihdam seviyesinin temini ile çözülür. Tam istihdam; üretim ve tüketim dengesinde; tüketim kabiliyetinin arttırılmasıyla sağlanacak bir sürekli büyüme ortamında söz konusu olabilir. Tüketimi, tüketen kesimi dikkate alan tek ekonomi modeli olan Milli Ekonomi Modeli'nin çıkış noktası az gelirli kesimdir. Siz eğer ekonomiyi büyütmek istiyorsanız, tüketim kesimini desteklemek zorundasınız. Tüketim artıp pazar problemi çözülmeden ekonomilerin büyümesi mümkün değildir. Bugün mağazalarda raflar ürünle dolu olmasına rağmen alıcı bulunmamaktadır. Demek ki, üretim problem olmayıp mala talip olan alıcı sıkıntısı vardır. Kapitalist sistem, parayı elinde tutan bir avuç azınlığın dışındaki geniş kitlelerin tüketim kabiliyetini bitirmiştir. Tüketimin üretim karşısında eksik kalması zaman içinde üretimi de azaltır. Netice kapanan iş yerleri, iflas eden firmalar ve işten çıkarmalardır. Bu noktada kamu harcamalarını arttırmak anlık bir çözüm getirebilir. Kalıcı çözüm için adil bir gelir dağılımının yapılabilmesi de, sürekli büyümenin temini kadar şarttır. Devlet, senyoraj hakkını kullanarak, ülke içinde yeterli miktarda yerli paranın bulunmasına ve piyasalara hâkim olmasına imkân tanımalıdır. Böylece milletin emeği ile elde edilen gelir, sosyal devlet projeleri ile yine millete hizmet olarak aktarılacağı için elde edilen gelirin hem ülke topraklarında kalması, hem de herkesin istifade edebileceği şekilde adil paylaşımına imkân tanınır. Milli Ekonomi Modeli'nin sosyal devlet projeleri burada devreye girer. Vatandaşlık Maaşı verilmesi, ev hanımlarının emekli edilmesi, yeni doğan her çocuğa, işsizlere ve kimsesiz yaşlılara maaş bağlanması, öğrencilere karşılıksız burs imkânı, evlenme kredileri, sınavsız üniversite, çiftçiden vergi alınmaması, KOBİ'lere, esnaf kesimine, nakliyecilere uzun vadeli faizsiz kredi gibi her vatandaşa doğrudan gelir desteği, tüketim kabiliyeti olmayanlara bu imkânı sunacaktır. Sosyal devlet projeleri, kapitalizmdeki gelir dağılımındaki uçurumu kapamaya yarar. Bu hal, piyasanın eksik kalan talebini de tamamlar. Yine tezde yer alan proje mukabili faizsiz kredilerin verilmesi paranın tekelleşmesini önleyeceği gibi, vatandaşın milli gelirden istifadesini de sağlayacaktır. Geliri belli bir miktarın altındaki kesimden vergi alınmaması da tüketim kabiliyetini arttırmaya yarayacaktır. Kısaca, adil bir gelir dağılımı ve sürekli büyüme sağlanmadan işsizlik meselesi halledilemez. Bunun formülü de bitmiş kapitalizm de değil; Milli Ekonomi Modeli'ndedir.
Editörün Seçtikleri