İsrail'in Ortadoğu hesapları
Filistin Devlet Başkanı Arafat ile İsrail Dışişleri Bakanı Peres, şiddet olaylarını sona erdirmek için Gazze'de bir araya geldiler.
Geçtiğimiz hafta yapılması planlanan görüşme İsrail Başbakanı Şaron'un karşı çıkması sebebiyle tehlikeye girmiş, hatta İsrail hükümeti bu konuda ciddi bir problem yaşamıştı. Şiddet yanlısı olduğu bilinen Şaron her ne olursa olsun genişleme taraftarıdır. Nitekim Arafat-Peres görüşmesinde alınan ateşkes kararı ancak 10 saat sürmüştür. İsrail tankları Gazze şeridinin güneyindeki Filistin bölgesine girmiş, gelen haberlere göre açılan tank ateşinde 3 Filistinli hayatını kaybetmiştir.
Bütün bunlar İsrail'in Filistin tarafıyla, "oyalama ve zaman kazanma" taktiğiyle masaya oturduğunu göstermektedir. Zira, önümüzdeki günler kritik gelişmelere sahne olacaktır. ABD'nin muhtemel Afganistan operasyonu, askerî olarak destek vermeyecek olmasına rağmen İsrail'i zor durumda bırakabilir. İsrail'in "sadık bir ABD müttefiki ve Ortadoğu'daki yabancı unsur" olarak hedef tahtası haline gelmesi akla uzak bir ihtimal değildir. Operasyonun Irak, İran vs. gibi ülkeleri içine alması halinde yani "topyekün bir savaş" durumunda ise bu ihtimal daha da kuvvetlenecektir. Zira Arap-İslâm alemi ile İsrail'in husumeti malumdur.
Bütün bu ihtimalleri hesap eden İsrail cephesi, Filistin tarafıyla bir dizi güven arttırıcı tedbir üzerinde anlaşmıştır. Masa başında "Filistin halkının günlük hayatını ağır şekilde etkileyen güvenlik ablukalarının hafifletileceği" sözünü veren İsrail, yine Filistin bölgelerine girmeye ve birer ikişer Filistinlileri öldürmeye devam etmektedir. Bu durum oyalama mantığının bir ispatıdır. Çünkü İsrail'in nihai hedefi sınırlarını genişletebilmektir.
Bilindiği gibi ülkeler, gelişen hadiselere göre, çok yönlü ve birden fazla ihtimali içeren iç ve dış politikalar belirler ve belirlemelidir. Hele İsrail gibi bulunduğu coğrafyada ciddi problemleri olan bir ülke için bu yönde politikalar belirlemek bir idealdir. İsrail'in kâh saldırgan, kâh barışçı görünen siyasetini bu çerçeveden değerlendirmekte fayda vardır.
Temennimiz, her ne şekilde olursa olsun, Filistin halkının kendi topraklarında rahata kavuşması ve bölgeye kalıcı bir barışın hakim olmasıdır.
Geçtiğimiz hafta yapılması planlanan görüşme İsrail Başbakanı Şaron'un karşı çıkması sebebiyle tehlikeye girmiş, hatta İsrail hükümeti bu konuda ciddi bir problem yaşamıştı. Şiddet yanlısı olduğu bilinen Şaron her ne olursa olsun genişleme taraftarıdır. Nitekim Arafat-Peres görüşmesinde alınan ateşkes kararı ancak 10 saat sürmüştür. İsrail tankları Gazze şeridinin güneyindeki Filistin bölgesine girmiş, gelen haberlere göre açılan tank ateşinde 3 Filistinli hayatını kaybetmiştir.
Bütün bunlar İsrail'in Filistin tarafıyla, "oyalama ve zaman kazanma" taktiğiyle masaya oturduğunu göstermektedir. Zira, önümüzdeki günler kritik gelişmelere sahne olacaktır. ABD'nin muhtemel Afganistan operasyonu, askerî olarak destek vermeyecek olmasına rağmen İsrail'i zor durumda bırakabilir. İsrail'in "sadık bir ABD müttefiki ve Ortadoğu'daki yabancı unsur" olarak hedef tahtası haline gelmesi akla uzak bir ihtimal değildir. Operasyonun Irak, İran vs. gibi ülkeleri içine alması halinde yani "topyekün bir savaş" durumunda ise bu ihtimal daha da kuvvetlenecektir. Zira Arap-İslâm alemi ile İsrail'in husumeti malumdur.
Bütün bu ihtimalleri hesap eden İsrail cephesi, Filistin tarafıyla bir dizi güven arttırıcı tedbir üzerinde anlaşmıştır. Masa başında "Filistin halkının günlük hayatını ağır şekilde etkileyen güvenlik ablukalarının hafifletileceği" sözünü veren İsrail, yine Filistin bölgelerine girmeye ve birer ikişer Filistinlileri öldürmeye devam etmektedir. Bu durum oyalama mantığının bir ispatıdır. Çünkü İsrail'in nihai hedefi sınırlarını genişletebilmektir.
Bilindiği gibi ülkeler, gelişen hadiselere göre, çok yönlü ve birden fazla ihtimali içeren iç ve dış politikalar belirler ve belirlemelidir. Hele İsrail gibi bulunduğu coğrafyada ciddi problemleri olan bir ülke için bu yönde politikalar belirlemek bir idealdir. İsrail'in kâh saldırgan, kâh barışçı görünen siyasetini bu çerçeveden değerlendirmekte fayda vardır.
Temennimiz, her ne şekilde olursa olsun, Filistin halkının kendi topraklarında rahata kavuşması ve bölgeye kalıcı bir barışın hakim olmasıdır.
Editörün Seçtikleri