info@profdrhaydarbasenstitusu.org

İşin rengi belli oluyor
03/07/2013 Köşe Yazısı 89
ABD'nin Ankara Büyükelçisi Ricciardone'nin AKP'yi ziyareti sonrası hızlanan terör gündemi, ABD'nin gelişmelere ne kadar müdahil olduğunu da göstermiştir. Terörle müzakere süreci, tamamen ABD senaryosudur ve Türkiye'nin Güneydoğu'su, Suriye ve İran'ın bir kısmının içine alınarak hayata geçirilecek olan Kürdistan, bölgeye adım adım yerleşen Birleşik Devletler için çok önemlidir. Kendi aralarında mutabık kaldıkları takvimi Türk milletinden saklayan Erdoğan, verdiği sözlerin arkasında durmayınca, önce Türk Milletinin doğal gelişen demokrasi tepkisi karşısında Batı tarafından yalnız bırakıldı. Sonrasında ise vaatlerini yerine getirmediği her an  "Neden hala yapmıyorsun?" ikazları gelmeye başladı. "Silahlar sussun, analar ağlamasın" sloganı, çözüme destek için en büyük sermaye idi. Ancak siyasi kanadın sürece müdahil edilmemesi, olayları yeniden alevlendirecek gibi gözüküyor. Acaba Erdoğan, Türk milletini hangi gerekçe ile susturabilecek? Barışın kalıcı olması yönünde ilk büyük gelişme, sınır ötesine geçmesi planlanan 'aktivist'lerdir. Ancak Başbakan'dan öğrendiğimiz şekli ile bu gerçekleşmemiştir. Tam tersine siyasi kanat, üstüne düşeni yapmadığı halde "Bizim için ikinci adıma geçilmiştir ama hükümet sözlerini tutmuyor" diyerek, Erdoğan'ı yeniden sıkıştırmaya başladı. BDP, 'hükümet adım at' mitingleri ile meydanlarda yeni anayasanın yazımına müdahil olmayı bekliyor. Bu süreçte BDP, talepleri için sonuna kadar bastırmaktadır.  Cizre ve Lice'de yaşanan gelişmeler karşısında BDP'den beklenen tepki gelmemiştir. Yine Cizre'de PKK'nın askeri kuvvetleri olarak tanıtılan gençlerin mezuniyet gösterisine BDP'den ses çıkmamıştır. Cizre sokaklarında yüzü maskeli kişilerin yol kesip kimlik kontrolü yapması, kalıcı barışın rengini de belli etmektedir. Lice Kayacık Jandarma Karakolu'nda çıkan olaylar da hükümeti köşeye sıkıştıran ayrı bir sorundur. Daha önce PKK'nın saldırı düzenlediği ve 3 jandarma erinin şehit düştüğü bu karakolun güçlendirilmesine, yeni karakol inşa edilmesin şeklinde verilen tepki, hangi barış ile izah edilebilir? İşin rengi hızla belli olmaktadır. AKP'nin, demokratik barış süreci denilen hadisede İmralı - Kandil - BDP ile yaptığı pazarlık, bizim baştan beri ifade ettiğimiz, ikaz ettiğimiz "bölünme süreci"dir. Ak Parti'sinin, yine Türk milletinden saklayarak, çekilme hiçbir şarta bağlı değil, kan dökülmemesi için sınırdan geçecekler beyanının da doğru olmadığı ortadadır. Çekilme, silahlı ve müdahalesiz geçiştir. Son adım olarak gördükleri federatif yapının silahlı kuvvetlerine hazırlıktır. Bugün bu devlet garantisi ile gerçekleştirilmektedir. Apo'nun serbest bırakılması barışın şartlarından biri olarak görülmektedir. Kısaca, koltuk sevdası ile vaat edilenler maalesef Erdoğan'ın ipini çekmiştir. Ya her şeyi göze alarak söz verdiklerinin arkasında duracak, Türk milletini ve devletini riske atacak, Türk milletinden sille yiyecek; ya da Türk milletinden çekinip, ABD'ye karşı duracak, ABD'den sille yiyecek. Basına bilerek servis edilen haberlerde, ABD'nin AB Parlamentosu'nu BM'yi ve Türkiye'yi dinlediği ortaya çıktı. Kendi dindaşına güvenmeyen Birleşik Devletler, Müslüman Erdoğan'a hiç güvenir mi? Kim bilir, hangi sırlarını ifşa etmek ile tehdit etmiştir? Hangi sözleri yapmakta geç kaldığı için?