IMF ile işbirliğini terk etmenin zarureti
Dalgalı kur uygulamasına geçilmesiyle beraber, dövizin spekülatif bir şekilde yükselmesi, TL'nin hızla değer kaybetmesi ve piyasaların alt-üst olması gibi problemlerle karşı karşıya kaldık. Bazı sermaye sahipleri, borsa ve sermaye piyasasından yüksek miktarda döviz satın almak suretiyle, dövize olan talebin artmasına sebep olmaktadır ki, bu gibi borsa oyunlarına dalgalı kur sistemi de eklenince döviz, değerinin çok üzerinde yükselmektedir.
Bunun neticesi olarak TL'nin değeri düşmekte ve Türk işçisinin, köylüsünün, esnafının, memurunun emeği çok ucuza gelmektedir.
Kısaca dalgalı kurda ısrar etmek, kendi elimizle kendi paramızın değerini düşürmemiz ve kendi insanımızın emeğini ucuzlatmamız demektir.
Bu durum gözle görülür bir hakikat iken, IMF İkinci Başkanı Fischer, "dalgalı kur uygulamasının başarıları ve dalgalı kura devam edilmesi" yönündeki demeçleriyle açıkça milletimizle alay etmektedir. Bu uygulama paramızı pul seviyesine indirmekten, insanımızın alım gücünü ve emeğinin değerini düşürmekten başka bir işe yaramamıştır. Belki de IMF'nin dalgalı kurda ısrar etmesinin sebebi budur. Zira bizi kelimenin tam manasıyla batırmaktan başka bir gayesi olmayan bu kurum, nerede zararımıza olan bir uygulama varsa onu tavsiye etmektedir.
Telekom'un özelleştirilmesi, tütün ve şeker yasaları, krediye (yani dış borca) dayalı bir ekonomi politikasının teşvik edilmesi bu uygulamalardan bir kaçıdır.
O halde, dalgalı kur başta olmak üzere IMF'nin her türlü "tavsiye" ve "dayatmaları"nı bir kenara bırakarak, tamamen milli bir ekonomi politikasını uygulamaya koymamız şarttır. Bu hususta ABD Ekonomik Konsey Yöneticisi Prof. Dr. Stiglitz'in şu sözleri manidardır:
"... Biz ABD'de Merkez Bankası ve Beyaz Saray elele verip IMF ne diyorsa aksini yaptık sonuç son dokuz yılda elde edilen ekonomik büyüme oldu" (Cumhuriyet 25. 02. 2000).
Ekonomik büyüme, kalkınma ve ilerleme hedeflerine ancak "IMF'nin dediklerinin tersini" uygulamaya koymakla ve dış borçla değil, tamamen insanımızın üretimi ve emeğiyle ulaşabileceğimizi unutmamalıyız.
Bunun neticesi olarak TL'nin değeri düşmekte ve Türk işçisinin, köylüsünün, esnafının, memurunun emeği çok ucuza gelmektedir.
Kısaca dalgalı kurda ısrar etmek, kendi elimizle kendi paramızın değerini düşürmemiz ve kendi insanımızın emeğini ucuzlatmamız demektir.
Bu durum gözle görülür bir hakikat iken, IMF İkinci Başkanı Fischer, "dalgalı kur uygulamasının başarıları ve dalgalı kura devam edilmesi" yönündeki demeçleriyle açıkça milletimizle alay etmektedir. Bu uygulama paramızı pul seviyesine indirmekten, insanımızın alım gücünü ve emeğinin değerini düşürmekten başka bir işe yaramamıştır. Belki de IMF'nin dalgalı kurda ısrar etmesinin sebebi budur. Zira bizi kelimenin tam manasıyla batırmaktan başka bir gayesi olmayan bu kurum, nerede zararımıza olan bir uygulama varsa onu tavsiye etmektedir.
Telekom'un özelleştirilmesi, tütün ve şeker yasaları, krediye (yani dış borca) dayalı bir ekonomi politikasının teşvik edilmesi bu uygulamalardan bir kaçıdır.
O halde, dalgalı kur başta olmak üzere IMF'nin her türlü "tavsiye" ve "dayatmaları"nı bir kenara bırakarak, tamamen milli bir ekonomi politikasını uygulamaya koymamız şarttır. Bu hususta ABD Ekonomik Konsey Yöneticisi Prof. Dr. Stiglitz'in şu sözleri manidardır:
"... Biz ABD'de Merkez Bankası ve Beyaz Saray elele verip IMF ne diyorsa aksini yaptık sonuç son dokuz yılda elde edilen ekonomik büyüme oldu" (Cumhuriyet 25. 02. 2000).
Ekonomik büyüme, kalkınma ve ilerleme hedeflerine ancak "IMF'nin dediklerinin tersini" uygulamaya koymakla ve dış borçla değil, tamamen insanımızın üretimi ve emeğiyle ulaşabileceğimizi unutmamalıyız.
Editörün Seçtikleri