info@profdrhaydarbasenstitusu.org

Hz. Peygamberin güzel ahlakı
24/04/2014 Köşe Yazısı 121
Hz. Peygamberimizin şahsında öne çıkan en önemli vasfı güzel ahlak sahibi olmasıdır.Kendilerinin "Ben ancak güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim" şeklinde buyurmasını Cenab-ı Hakk (cc), Kalem Suresi'nin 4'üncü ayetinde "ve Sen şüphesiz yüce bir ahlaka sahipsin" diyerek onaylamıştır.Esasen risaletin gayesi de ahlaki hamide dediğimiz bu güzel ahlakın kazandırılmasıdır.Zira bir toplum, üstün ahlak üzere yetiştirilip terbiye olunduğu hal ve tavır üzere yaşıyorsa o toplumda iman, ibadet, adalet ve merhametin varlığından bahsedilebilir.Hz. Peygambere (sav) soruldu: "Müminlerin hangisi iman cihetinden en faziletlidir?""Ahlakça en güzel olanları" diye cevap verdilerYine kendisine: "Amellerin hangisi faziletlidir?" şeklinde sorulduğunda "güzel ahlak " buyurmuşlardır.Sevgili Peygamberimiz, "Allah'ım, yaradılışımı güzel kıldığın gibi ahlakımı da güzelleştir. Allah'ım beni çirkin huylardan uzaklaştır. Allah'ım beni en güzel ahlaka ulaştır. En güzel ahlaka beni ancak Sen ulaştırıp hidayet edebilirsin" diyerek nefsi adına güzel ahlak duasında bulunmuştur.Hz. Peygamber bizzat Cenab-ı Hakk (cc) tarafından terbiye edilip, her anında onunla beraberken bu duayı yapmışsa, bizlerin O'nun güzel ahlak hallerini hayatımıza örnek almamız nefsimiz adına bir zorunluluktur.Resulullah bir sabır abidesiydi. Önceki yazılarımızda, tebliğ esnasında maruz kaldığı baskıyı, alaylı sözleri, yalanlamaları belirtmiştik. Bu eziyetlere tam on üç yıl sabretmiştir. Hz. Peygamberin sabrı, savaş meydanlarında da denenmiştir. Uhud ve Hendek günlerindeki tutumu, savaşta gösterdiği metanetin ifadesidir. Müslim'de şöyle rivayet edilir:"Uhud günü, bir ara maiyetinde Ensar'dan yedi ve muhacirlerden iki kişi olmak üzere dokuz kişi yanında kaldık. Müşrikler O'na yaklaşabilirlerdi. Onlardan birisi kendisine taş atarak burnunu ve azı dişini kırdı.Ağır bir şekilde yaralandı ve yüzünden kan fışkırdı. "Muhammed öldürüldü" sözlerinin savaş meydanında yayılmasıyla sahabeler kaçışmaya başladılar. Bir kısmı Medine'ye bir kısmı dağlara kaçtı.Bu sırada Resulullah ise haline aldırmadan, okları torbasından çıkarıp Sa'd ibn-i Ebi Vakkas'a veriyor ve at diyordu. Atılan her okun nereye düştüğünü gözleriyle takip ediyordu. Müslümanların hezimete uğrayıp kaçtıkları ve birkaç kişiden başka yanında hiç kimsenin kalmadığı bu çetin günde O, savaşa sabırla devam etti."Hz. Peygamber, kendine her türlü eziyeti yapan kavmi için her defasında, "Allah'ım kavmimi bağışla, çünkü onlar bilmezler" buyurmuştur.Buhari ve Müslim'de O'nun merhameti hakkında yazan şu örnek meşhurdur:"Uzatmak gayesiyle namaza geçiyorum. Fakat çocuğun ağladığını duyunca namazı aceleye getiriyorum. Çünkü çocuğun annesinin şefkatini biliyorum" buyururdu. Kimse cömertlikte Hz. Resul ile yarışamazdı. Sadece Huneyn ganimetleri 8 bin koyun ve keçi, 4 bin 800 deve, 8 bin hokka gümüş, 1200 köle ve cariyeydi. Peygambere ve akrabalara düşen bunun 5'te biriydi. Hz. Peygamber vefat ettiğinde, zırhının bir Yahudi yanında rehin kaldığı nazara alındığında, O'nun cömertlik derecesi de kolaylıkla anlaşılır.Her an Allah'la olmasına rağmen, o halin kazandırdığı heybet ve muhabbet, halkın içindeki tevazusuna engel olmazdı.Bir bedevi, Hz. Resulullah'ın yanına geldiğinde, heybetinden titremeğe başladı. O zaman Peygamber şöyle dedi:"Kureyş kabilesinden, kurutulmuş et yiyen bir kadının oğluyum. Korkma." Hz. Peygamber (sav), "Ümmetimin şirke düşmesinden korkmuyorum. Gerçi onlar puta, Ay'a, taşa tapmazlar. Ancak amelleriyle riyakârlık yaparlar" buyurur.Salih amel ve ibadet ancak, nefsin terbiyesi ile mümkündür. Güzel ahlak abidesi Hz. Peygamber Efendimiz bu manada yegâne örneğimiz; O'nun varisleri ise bugün rehberlerimizdir.