Hz. Mevlana
Aşıklar sultanı, marifet nurunun aynası, ebediyete kadar ölmezlik sırrına eren büyük veli Hz. Mevlana 738. vuslat yıldönümünde anıldı. Hazret-i Mevlana, 1203 tarihinde Horasan'ın Belh şehrinde dünyaya teşrif etmiştir. Babası Sultanu'l Ulema diye bilinen Bahaddin Veled, annesi Harzemşahlardan bir prenses olan Mü'mine hatundur. Belh şehrinde babası hakkında çıkarılan haksız söylentiler nedeni ile buradan ayrılışlarının ardından Nişabur, Bağdat ve Mekke ve Medine'de geçirilen dönemlerden sonra, 1219 senesinde Selçuklu Hükümdarı Alaaddin 1. Keykubat döneminde ailesi ile beraber Konya ya yerleşmiştir. Babası 1231 yılında burada vefat etmiştir. İlk manevi terbiyesini babası Bahaddin Veled hazretlerinden alan Mevlana Celaleddin, daha sonra babasının halifelerinden Seyyid Burhaneddin Hazretlerinin terbiyesi ile yetişmiştir. Seyyid Burhaneddin, onu nefis tezkiyesinde çok ciddi bir gönül adamı yapacak, nefis basamaklarından yükselebilmesi için engin bir çileye sokacaktır. Devamlı oruç ibadeti ile Hazret-i Mevlana'ya nefsini tezkiye ettirmiştir. Mevlana o kadar yükselmiştir ki, Konya'dan çıkıp Kayseri'ye yerleşmek isteyen üstadı Seyyid Burhaneddin'e gönül etmiş, bindiği katırı bu nazla devirerek ayağının kırılmasına sebep olmuştur. Seyyid Burhaneddin Hazretleri de ayağı kırılmasına rağmen, bu talebesine kızması gerekirken tatlı bir tebessümle yanındakilere "Bizi Celaleddin göndermiyor" diyerek geri dönmüştür. Ne var ki, Seyyid Burhaneddin, "Bir postta iki aslan oturmaz" diyerek bir zaman sonra Mevlana'dan ayrılmıştır. Onun vuslata giden yolda üçüncü hocası, Şems-i Tebrizi hazretleridir. İlk karşılaşmalarında Mevlana medresesinden çıkmıştı. Kendine doğru ilerleyen o kişi, kendi kadar güzel bir soru soruyordu bu mana erine: "Söyler misin bana, 'Seni tanıdım' diyen Beyazıd-ı Bestami mi büyük, yoksa 'Ya Rabbi seni layıkıyla tanıyamadım' diyen hazret-i Muhammed (sav) mi?" Hazret-i Mevlana bu soruyu, bir mana padişahı olduğunu ifade edercesine şöyle cevaplandırdı: "Hiç şüphesiz 'Seni layıkıyla tanıyamadım' diyen Hz. Muhammed, Beyazıd'dan çok büyüktür" Şems, bu tecelli karşısında bir sayha atıp kendinden geçer. Bundan sonra iki ezeli dostun beraberliği başlar. Büyük bir tasavvuf terbiyesi ile Allah'a vuslata erişen mana eri Hz. Mevlana, Hz. Peygamber (sav) için bir başka keresinde şöyle buyurmuştur: "Sağ olduğum müddetçe, Kuran'ın kölesi, bendesiyim, Ben Muhammed Muhtar'ın yolunun tozuyum,Benim sözümden bundan başkasını, bir kimse naklederse, Ben ondan da bizarım, onun sözünden de." (Rubailer) Hz. Mevlana, Peygamber'in (sav) sünneti ve İmam Ali'nin (as) velayeti üzere devam eden irşad yolunda devam etmiş; uluhiyet ve tevhid inancı ile İslam'ı yaşamıştır. Nefs tezkiyesi, istikamet, teslimiyet ve zikir ile vuslata ermiştir. Bizim "İslam ve Mevlana" isimli eserimizde geniş olarak ele aldığımız gibi, bugün O'nun mübarek adını, hümanist veya mistisist veya Darvinisttir diyerek kendilerine mal etmek isteyenler İslam'ı ve Hz. Peygamber'i (sav) devreden çıkarma gayretinde olanlardır. Yine, O'nu anmak için düzenlenen törenlere katılarak hakkında konuşmalar yapan bazı siyasilerimiz, bugün diyalogcularla beraber hareket etmekte, Hz. Mevlana'nın hayatı boyunca bir zerre kadar sapmadan yaşadığı, İslam dinine en ağır darbeleri indirmektedirler. Bu kişiler, icraatları döneminde Hz. Peygamber'in iki büyük emanetten biri olarak belirttiği Ehl-i Beyti'ni Veda Hutbesi'nden silmiş, din dersi kitaplarından kelime-i şehadetin ikinci kısmı olan" Muhammedur Resulullah" ı çıkarma cüretini göstermişlerdir. Bu çerçeveden bakıldığında, bazı siyasilerin, anma törenlerinde, Hz. Mevlana'nın mübarek manevi şahsı huzurunda yaptıkları konuşmalar sadece O'nu incitmektedir. Gerçekte Mevlana, muhabbette Muhammed'i (sav) bulmuş, o manada vahdet şerbetini içmiştir. Hali, hayatı tamamen tevhid olan Mevlana'yı, teslis sofrasında oturanların anlaması ve idrak etmesi asla mümkün değildir. Mevlana kemal mertebesine ulaşmış, Hakk'ın huzurunda mahviyeti sadece Hakk'ı yaşayarak bulmuş bir gönül padişahıdır. Onun için de ona mutlak kemal manasında insan-ı kamil denir. Babası sultan Veled ve Seyyid Burhaneddin Hazretleri onu nefis merdivenlerinden gönül dünyasına çıkarmış Tebrizli güneşi yani Şemsi tanıtmışlardır. Şems-i Tebrizi ile olan yakınlığın firkatte olması gerekirdi ki, bir hasret neticesinde vuslat olsun. Bu seyirde bütün makamları Mevlana yaşasın, seyri billah ve seyri maallah da olsun. İşte Mevlana Şems ile bu sonsuz muhabbet aleminde deryada bir damla olmanın zenginliğini yaşamış, bazen dünya sahillerinde insanlarla dolaşmış, çok defa da Mesnevi'sinde olduğu gibi Hak ile beraber Hak da seyretmiştir. Onu vuslatının 738.yıldönümünde rahmetle anarken, şefaati ile feyz-i yab olmamızı diliyor, her varlığın bu seyirden nasiptar olmasını Cenab-ı Hak'tan niyaz ediyorum.
Editörün Seçtikleri