Hangi çözüm?
AKPli yetkililer çeşitli kanallarda yaptıkları açıklamalarla, çözüm süreci şeklinde ifade ettikleri gelişmelerden bahsediyorlar ve bu sürece diğer partilerin destek olmadığını dile getiriyorlar.
Çözüm süreci olarak adlandırılan olaylar, bugün Türkiye Cumhuriyeti Devletinin terör örgütü ile masaya oturmasıdır. Bu şartlarda gerçekleşen bir masaya oturuş ise dünyaya, Biz karşımızdakilere mağlup olduk, yenildik demekten başka bir şey değildir.
Bu sürece, hangi siyasi partinin neden dahil olması beklenmektedir?
Üstelik iktidar yetkilileri, masa başı sürece halkın destek verdiğini ifade ederek diğer partileri eleştirmekteler. Halkımız akan kandan, azan terörden elbette ki rahatsızdır. Ancak şehit cenazelerinde ağlayan annelerin gözyaşlarının, yanan yüreklerinin karşılığı bu işi yapanlara hak adı altında verilecekler olmamalıdır.
Unutulmamalıdır ki, Anayasamızda hiçbir ayrıma yer verilmeden, tüm vatandaşlarımız eşit hak ve özgürlüklere sahiptir. Talep edilen ve çözüm altında istenilen, hakların ötesinde bölünmeye giden bir süreçtir.
Bugün İmralı çözümün bir tarafı, Kandil görüş alınan diğer bir taraf haline getirilmiştir.
Silah bırakmanın Kandil ile yapılan görüşmelerin ardından gerçekleşmesi konuşulmaktadır.
30 bin evladımızın kanına mal olan mücadelemiz bir kalemde silinmiş, işin seyri masa başı anlaşmalar ile haklarını verirsek, silahlar susar noktasına taşınmıştır.
Türkiyede görüşmeler, anlaşmalar, mektup teatileri ile devam eden terör meselesi devam ederken, Başbakan Yunanistan Başbakanına, Ülkelerindeki terör kamplarının resimlerini göstererek, bu kampları kapatın mesajı verdi.
Sayın Başbakan, dönem dönem dediklerini unutuyor ve tersine ifadelerde bulunabiliyor. Ancak ülkemizdeki örgüt konusunda izlediği politikalar halen devam etmekte iken, Yunanistana terör kamplarını kapatın demesi gerçekten düşündürücüdür.
Türkiye Cumhuriyeti Devletinde halledilmesi gereken terör konusu, masa başı pazarlığa dönüşmüşken, başka bir ülkeye sert müdahale teklifini kim ciddiye alır ki?
Çözüm süreci olarak adlandırılan olaylar, bugün Türkiye Cumhuriyeti Devletinin terör örgütü ile masaya oturmasıdır. Bu şartlarda gerçekleşen bir masaya oturuş ise dünyaya, Biz karşımızdakilere mağlup olduk, yenildik demekten başka bir şey değildir.
Bu sürece, hangi siyasi partinin neden dahil olması beklenmektedir?
Üstelik iktidar yetkilileri, masa başı sürece halkın destek verdiğini ifade ederek diğer partileri eleştirmekteler. Halkımız akan kandan, azan terörden elbette ki rahatsızdır. Ancak şehit cenazelerinde ağlayan annelerin gözyaşlarının, yanan yüreklerinin karşılığı bu işi yapanlara hak adı altında verilecekler olmamalıdır.
Unutulmamalıdır ki, Anayasamızda hiçbir ayrıma yer verilmeden, tüm vatandaşlarımız eşit hak ve özgürlüklere sahiptir. Talep edilen ve çözüm altında istenilen, hakların ötesinde bölünmeye giden bir süreçtir.
Bugün İmralı çözümün bir tarafı, Kandil görüş alınan diğer bir taraf haline getirilmiştir.
Silah bırakmanın Kandil ile yapılan görüşmelerin ardından gerçekleşmesi konuşulmaktadır.
30 bin evladımızın kanına mal olan mücadelemiz bir kalemde silinmiş, işin seyri masa başı anlaşmalar ile haklarını verirsek, silahlar susar noktasına taşınmıştır.
Türkiyede görüşmeler, anlaşmalar, mektup teatileri ile devam eden terör meselesi devam ederken, Başbakan Yunanistan Başbakanına, Ülkelerindeki terör kamplarının resimlerini göstererek, bu kampları kapatın mesajı verdi.
Sayın Başbakan, dönem dönem dediklerini unutuyor ve tersine ifadelerde bulunabiliyor. Ancak ülkemizdeki örgüt konusunda izlediği politikalar halen devam etmekte iken, Yunanistana terör kamplarını kapatın demesi gerçekten düşündürücüdür.
Türkiye Cumhuriyeti Devletinde halledilmesi gereken terör konusu, masa başı pazarlığa dönüşmüşken, başka bir ülkeye sert müdahale teklifini kim ciddiye alır ki?
Editörün Seçtikleri