info@profdrhaydarbasenstitusu.org

Fitch’in notunu doğru okumak
08/11/2012 Köşe Yazısı 102
Kredilendirme kuruluşu Fitch, Türkiye’nin kredi notunu bir derece yükselterek, “yatırım yapılabilir” düzeye çıkardı.
Fitch raporunda, Türk ekonomisi hakkında verdikleri kararın, “mevcut tablodan daha iyi bir not” olduğunu özellikle belitti.
Rapor, Türkiye’nin Suriye politikasının dikkatle izlendiğini vurgulayarak, eğer Türkiye buraya girerse notun gözden geçirileceği uyarısına da yer verdi.
Türkiye’de her gelişme siyasi talepler şeklinde karşımıza çıkabilmektedir.
Yıllarca peşinden sürüklendiğimiz AB hayali, hiçbir ülkeden istenmeyen siyasi taleplere bürünmüş, Kıbrıs, Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması, Ege meselesi, azınlıklar konusu gibi siyasi başlıklar ile şekillenmiştir.
Bir Fransız - Amerikan ortak kuruluşu olan ve ekonomi konusunda derecelendirme yapan Fitch de, kendinde siyasi bir yetki bularak, adeta “kredi notunuzu yükseltiyoruz ama sakın Suriye’ye girmeyin” ikazını yapabilmektedir.
Burada Türkiye’nin her hükümete göre değişebilen ve milli menfaatlerin ötesinde yönlenen dış politika hatalarının payını düşünmek gerekmektedir.
İstikrarlı ve değişmeyen dış politika kurallarına sahip olmayan Türkiye, bu tür siyasi taleplere siyasi tavizlerle karşılık vermek zorunda bırakılmaktadır.  
Ekonomi çevrelerinde memnuniyetle karşılanılan bu durum, günümüz kapitalist düzeninde üretim için yatırım manasında değil, para hareketleri şeklinde değerlendirilmelidir.
Maliyetli para ile yatırım yapmanın önemli riski üretim maliyetlerinin artması ve maliyet enflasyonuna neden olmasıdır.
Maliyetlerin artması ya fiyatları yukarı çekecektir ki, bu mala olan talebi kısacaktır; ya da üreticinin karından veya işçi ücretlerinden kesintiye sebep olacağı için yatırım cazibesini azaltacaktır.
Yatırım için finansmanın dışarıdan beklenmesi, yabancıların tanıdığı kredi miktarı ile sınırlandırılma demektir.
1970’li yıllardan sonra yurt dışından faizli para alarak kalkınma yolunu seçen ülkeler, küresel sermayeye trilyonlarca dolar borçlu konuma gelmişlerdir.
Yatırımlar için tasarrufları veya yabancı sermayeyi bir çözüm olarak görmek hele hele bunları maliyetli olarak kullanmak asla bir çözüm getirmez.
Aksine sürekli büyümenin önündeki bir engel olmaktadır. Yapılması gereken, paranın tahrik gücünden istifade ederek emisyon mukabili emeği devreye koyarak üretimi sağlamaktır.
Milli Ekonomi Modeli’nde izah ettiğimiz gibi, devlet sıfır faizle proje mukabili isteyen herkese sermaye sağlamalıdır.
Faizlerin sıfırlanmış olması, vatandaşın elindeki tasarrufları belli ellerde bloke edilmesine değil, piyasada dolaşarak hem üretimi, hem de tüketimi desteklemesine imkân verecektir. Kısaca siyasi taleplerle şekillenen Fitch raporu ne ekonomi için bir iyileştirme, ne de üretime katkı olmayacaktır.
Editörün Seçtikleri