info@profdrhaydarbasenstitusu.org

Dersim'de kim isyan etti?
24/11/2014 Köşe Yazısı 111
Bazılarının bir seçim yatırımı olarak değerlendirdiği Davutoğlu'nun Alevilerle ilgili söylemlerine bir yenisi daha eklendi. Başbakan, Filipinler dönüşü uçakta gazetecilere, "Alevilerin nasıl CHP'li olduklarına hep şaşmışımdır" açıklamasında bulundu. Makaleyi kaleme aldığımız Pazar günü Dersim'e bir ziyarette bulunacak Sayın Davutoğlu, eğer Aleviler konusunda samimi ise Sivas, Maraş veya Dersim olaylarından ya da özürlerinden bahsetmek yerine AKP'nin bilerek ve isteyerek hayata geçirdiği 3. Köprü'nün adını değiştirmeyi düşünmelidir.  Alevileri katleden Yavuz Sultan Selim'in adında ısrar, maalesef onların oyları üzerinden yapılan AKP hesaplarını bitirmeye kâfi bir saygısızlıktır. Üstelik oylarına talip olunan Alevi vatandaşlarımızın Dersim'deki ayaklanmalarla alakaları da bulunmamaktadır. Zira Dersim bölgesinde bulunan ve isyan çıkaran aşiretlerde Alevilik ön planda değildi. Alevi aşiretler, bir Bektaşi olan Atatürk'ün riyasetinde gerçekleşen Kurtuluş Savaşı'nda onunla cephede omuz omuza savaşmıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra bölgenin imarı için ciddi çalışmalarda bulunan Atatürk, 1926'da Dersim'e bir Bektaşi olan Diyarbakır Valisi Ali Cemal Bey'i elçi olarak gönderir. Ali Cemal Bey yaptığı konuşmada, "Ben de Aleviyim. Ağalarım gazi paşanın size selamı var. Beni sizlere o gönderdi. İçtiğim suyla yemin ederim ki, o da Alevidir. Dünyadaki tüm Alevileri de o ihya edecektir" demiştir. (Kürdistan Tarihinde Dersim, sayfa 199, aktaran Rıza Zelyut) O dönemde Atatürk, 2000 Dersimli yoksul aileye Elazığ Ovası'nda arazi vermiş ve af çıkarmıştır. Sadece Seyit Rıza ve onu takip eden bazı aşiretler ihanetlerine devam etmiştir. Dersim bölgesinde kendi liderliklerini garanti altına almak isteyen kimi aşiretlerin devlete karşı ayaklanma zamanı da manidardır. Nasıl 1925 yılında Lozan'da bir sonuca bağlanamayan Musul ve Kerkük meseleleri görüşülürken patlak veren Şeyh Sait isyanında İngiliz parmağı varsa; Dersim başkaldırışı da Hatay'ın anavatana katılması için uğraşıldığı diğer kritik bir dönemde Fransa'nın etkisiyle çıkarılmıştır.İsyancı aşiretlerin silahlarının Fransız malı olması; isyan bastırıldıktan sonra liderlerinden Baytar Nuri'nin Fransız hâkimiyetindeki Suriye'ye kaçması ve Fransız hükümetinin koruması altına girmesi hadisedeki Fransız etkisinin ispatıdır.Baş aktör Seyit Rıza da, başarısızlığın ardından Fransa'ya sığınma talebinde bulunmuştur. Cumhurbaşkanlığı arşivlerindeki Dersim belgelerinde bu konu yer almaktadır. 7 Mart 1937'de Dahiliye Vekaletine (İçişleri Bakanlığı) gönderilen yazıda, Seyit Rıza ve Karaoğlan Nahiye Müdürü arasındaki pazarlık anlatılmaktadır.20 Mayıs'ta ise General Alpdoğan, Seyit Rıza'nın sürgün talebiyle ilgili bir değerlendirme yazısı göndermiştir.      Dersim'e operasyon sürerken Seyit Rıza hakkındaki müzakere de devam etmiş; Seyit Rıza "Hükümet benden şüphe ediyorsa bari bıraksalar da Halep'e gitsem" diyerek Fransa'ya sığınma talebini dile getirmiştir.Bütün bunlar göstermektedir ki, bu olay Alevilerin değil, öteden beri İngiliz ve Fransızlarla beraber hareket eden aşiretleri bastırılması olayıdır. Alevilere yapılmış bir hareket yoktur; şimdi Alevileri kandırmaya da gerek yoktur.
Editörün Seçtikleri