Boşanmanın sonuçları
Türkiye’de ekonominin kötü gidişi toplumun yapısında da değişikliklere sebep olmaktadır.
Televizyon ekranlarında her gün rastladığımız gasp ve hırsızlık vakalarında, fuhşun artışında ve evliliklerin sona ermesinde temel sebep ‘geçinememek’tir.
2011 yılı verilerine göre, geçen sene içinde yapılan 592 bin evlilik akdinin 120 bini boşanma ile neticelendi.
Bu rakam her beş çiftten birinin evlilik hayatını sonlandırmayı tercih ettiğini göstermektedir.
Anlaşmalı boşanma oranlarında da ciddi artışlar vardır.
Türk toplumunu ayakta tutan üç temel kurumdur. Aile bunların esasıdır. Daha sonra devlet ve ordu gelmektedir.
Ailenin sağlam olmadığı toplumların devamı zor, belki de imkânsızdır.
Aile kurumu toplumun yapıtaşı olduğu için boşanma vakaları sadece birbiri ile anlaşamayan bireylerin evlilik akdini sona erdirmeleri olarak değerlendirilemez.
Boşanmak toplumsal bir meseledir ve etkileri hepimizi ilgilendirir.
Batıda gevşek olan aile bağları, boşanan anne - babalar, sorunlu çocuklar ve ahlaki değerleri kaybolmuş bir nesil olarak karşımıza çıkmaktadır. Namus değerlerinin de hiçe sayıldığı bu ülkelerde gençler çok küçük yaşlarda özel hayatla tanışmaktadır.
Zina ve istenmeyen gebelikler esasen bu toplumların sorunudur.
Türk toplumu şu an için bu acı akıbeti yaşamamaktadır.
Bizim için baba ocağı halen bireylerin ilk terbiyesini aldığı, fedakârlığın, merhametin, şefkatin, saygının, sevginin, itaatin, hizmetin doruk noktada yaşandığı bir yuvada insan yetiştirmek demektir. Bu insan Türk örf ve adetleri ile yoğrulur ve toplum hayatına atılır.
Ancak böyle bireyler tercih ettikleri meslekte başarılı olur, kendi yararına ve toplum adına kazanılabilir. Ve ancak böyle bireylerden oluşan bir toplumda huzur ve mutluluk sağlanabilir.
İngiliz Sömürgeler Bakanlığı’nın Ortadoğu ve Hicaz bölgesindeki Müslüman halkları etkilemek ve bölgeyi işgal etmek için hazırladığı projede aile kavramının yok edilmesi, anne - baba ve çocuklar arasındaki bağların koparılması konusu detayları ile işlenmişti.
Demek ki, sağlam bir aile neticeleri ülke bütünlüğüne kadar uzanan hayati bir meseledir.
Öyleyse yapılması gereken toplumun çekirdeği olan bu kurumu korumak ve devamını sağlamaktır.
Bahane olarak öne sürülen ekonomik problemlerin halli toplumdaki bu çöküşün önüne geçecek, arzu edilen hayat tarzı toplumda hâkim noktaya taşınacaktır.
Televizyon ekranlarında her gün rastladığımız gasp ve hırsızlık vakalarında, fuhşun artışında ve evliliklerin sona ermesinde temel sebep ‘geçinememek’tir.
2011 yılı verilerine göre, geçen sene içinde yapılan 592 bin evlilik akdinin 120 bini boşanma ile neticelendi.
Bu rakam her beş çiftten birinin evlilik hayatını sonlandırmayı tercih ettiğini göstermektedir.
Anlaşmalı boşanma oranlarında da ciddi artışlar vardır.
Türk toplumunu ayakta tutan üç temel kurumdur. Aile bunların esasıdır. Daha sonra devlet ve ordu gelmektedir.
Ailenin sağlam olmadığı toplumların devamı zor, belki de imkânsızdır.
Aile kurumu toplumun yapıtaşı olduğu için boşanma vakaları sadece birbiri ile anlaşamayan bireylerin evlilik akdini sona erdirmeleri olarak değerlendirilemez.
Boşanmak toplumsal bir meseledir ve etkileri hepimizi ilgilendirir.
Batıda gevşek olan aile bağları, boşanan anne - babalar, sorunlu çocuklar ve ahlaki değerleri kaybolmuş bir nesil olarak karşımıza çıkmaktadır. Namus değerlerinin de hiçe sayıldığı bu ülkelerde gençler çok küçük yaşlarda özel hayatla tanışmaktadır.
Zina ve istenmeyen gebelikler esasen bu toplumların sorunudur.
Türk toplumu şu an için bu acı akıbeti yaşamamaktadır.
Bizim için baba ocağı halen bireylerin ilk terbiyesini aldığı, fedakârlığın, merhametin, şefkatin, saygının, sevginin, itaatin, hizmetin doruk noktada yaşandığı bir yuvada insan yetiştirmek demektir. Bu insan Türk örf ve adetleri ile yoğrulur ve toplum hayatına atılır.
Ancak böyle bireyler tercih ettikleri meslekte başarılı olur, kendi yararına ve toplum adına kazanılabilir. Ve ancak böyle bireylerden oluşan bir toplumda huzur ve mutluluk sağlanabilir.
İngiliz Sömürgeler Bakanlığı’nın Ortadoğu ve Hicaz bölgesindeki Müslüman halkları etkilemek ve bölgeyi işgal etmek için hazırladığı projede aile kavramının yok edilmesi, anne - baba ve çocuklar arasındaki bağların koparılması konusu detayları ile işlenmişti.
Demek ki, sağlam bir aile neticeleri ülke bütünlüğüne kadar uzanan hayati bir meseledir.
Öyleyse yapılması gereken toplumun çekirdeği olan bu kurumu korumak ve devamını sağlamaktır.
Bahane olarak öne sürülen ekonomik problemlerin halli toplumdaki bu çöküşün önüne geçecek, arzu edilen hayat tarzı toplumda hâkim noktaya taşınacaktır.
Editörün Seçtikleri