Batı asla değişmez
Ukrayna'ya bağlı özerk Kırım Cumhuriyeti'nin referandumla Rusya'ya bağlanma kararı ABD'nin ve Batının gerçek yüzünü bir kez daha gözler önüne serdi. Rusya'nın acil çağrısı ile toplanan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi yapılan toplantıdan hiçbir netice çıkaramadı. Demokratik seçimlerin sonucunu kabul etmeyen ABD, Kiev yönetiminin bölgedeki Rus yanlılarına karşı giriştiği silahlı eylemleri de görmezden geliyor. 2000'li yıllardan itibaren globalizmin işgal siyasetinin "demokrasi, insan hakları ve özgürlük" söylemleri üzerine kurulu olduğunu herkes bilmektedir. İkiz Kulelerin patlatılmasının müsebbibi gösterilen Bin Ladin'in Afgan dağlarında aranması, Afganistan'ı BM güçlerinin üssü yapmıştı. Irak'taki Saddam yönetiminin halkına zulmü bahanesi ile bu ülkeye girilmiş ve Irak, ABD etkisinden halen kurtulamamıştır. Değişen dünya düzeni, BOP'un ismini Arap Baharı'na çevirse de işgal ve sömürü siyaseti aynıdır. Libya, Tunus, Mısır; Batının bu ülke halklarını diktatör olarak vasıflandırılan yöneticilerden kurtarma çabaları için parçalanmıştır. Buralarda halk isyanlarıyla başlayan kargaşa, müdahale, kaynakların ele geçirilmesi ve hakların farkında olmadan esir edilmesiyle neticelenmişti. Günümüz esareti elbette boyna takılan prangalarla olmamakta; emeğin, üretimin ve kaynakların sömürülmesi şeklinde tezahür etmektedir. Aynı hadise Ukrayna'dan demokratik seçimle ayrılarak Rusya'ya bağlanma iradesi gösteren Kırım'da yine gündemde. AB yanlısı Kiev yönetimi Rus taraftarlarını öldürmeye başladı. Rusya yanlılarının sendika binasını ele geçirmeleri üzerine Kiev taraftarları binayı ateşe verdiler ve yangına müdahaleyi engellediler. 46 kişi yanarak can verdi. BM, Rusya'yı tercih edenlere herhalde insan gözüyle bakmıyor olacak ki, müdahale kararı çıkarmadı. İnsan haklarının kâğıt üzerinde kaldığı bu dünya için yalnızca menfaatlerin devamına imkân tanıyan vatandaş tanımı geçerlidir. Kurumların varlığına hizmet eden bir zihniyet korunur. Batının Rusya'ya karşı çıkması da bu noktadaki görüş ayrılığından kaynaklanmaktadır. Rusya, bize ait olan Milli Ekonomi Modeli'yle kaynakların sınırsız, ihtiyaçların sınırlı olduğu gerçeğini görmüştür. Bu modelin kurallarını meclisinde kanunlaştırmaya başlayan Rusya'nın, ülkelerin kaynaklarını ele geçirme üzerine bir dış politikası yoktur. Tersine ülke bütünlüklerine saygılı ve insan haklarını yaşatan bir Rusya bugün dünya sahnesindedir. Yine bizim sosyal devlet projelerimizden istifade eden Rusya, Suriye işgalinde gösterdiği tavır ile dünya Müslümanları için bir sığınak olmuştur. ABD'nin, demokrasi bahanesi arkasına sığınarak işgal ettiği yerleri görmezden gelenler, dünyadaki Müslüman ülkeler üzerinden yürütülen asimile ve sömürü politikasını bir kez daha incelemeliler. Sadece Mısır, Tunus, Libya, Irak, Afganistan, Filistin değil; Doğu Türkistan, Hindistan, Somali, Sudan, Etiyopya, Pakistan, Özbekistan, Cezayir savaş, çatışma veya kriz içerisinde... Hal böyle iken Sünni dünyanın başı olan Türkiye'nin Batı ile aynı safta, aynı zihniyette olması çok acıdır. Suriye işgalinde en ön safta tek başına bırakılan Türkiye; zerre menfaati olmayan bu politika ile büyük maddi zarara ve imaj kaybına uğramıştır. Rusya ya ambargo koymayı düşünen Batı, Türkiye'yi bu sahada da bir tuzağa çekmenin hesabındadır. İkinci büyük ticaret ortağımız Rusya kartını Türkiye bu sefer menfaatleri istikametinde kullanmalı ve Rusya'nın yanında yer almalıdır.
Editörün Seçtikleri