info@profdrhaydarbasenstitusu.org

Almanya'da ırkçı saldırılar
26/12/2014 Köşe Yazısı 115
Tarih sahnesinde vuku bulan her savaş toplar ve silahlarla yapılsa da, sebebinin 'inançlar' olduğu hakikatini her zaman vurguluyoruz. Haçlı Seferleri'nden bu yana daha açık bir şekilde sahnelenen inançların mücadelesi, günümüzde Avrupa Birliği (AB) olarak karşımıza çıkıyor. Batı bizden çok daha katı bu konuda... Müslüman dünya özellikle İngilizlerin etkisiyle değerlerini yitirmiş veya önemsemez olmuş. Neredeyse tamamı işgale hazır, kaynaklarını sunmaya amade bir halde? Oysa Batı için Hıristiyan inancı onu bir arada tutan temel nüktedir. Hatta dağılmasına kesin gözüyle bakılmaya başlayan AB'den çıkmak isteyen ülkelere Alman Başbakan Merkel, "Hıristiyanlık dini etrafında birliğe mecburuz" açıklamasını yapmıştı. Hal böyleyken, Avrupa'da birkaç kuşaktır yaşasa ve hayatını idame ettirse de, Müslüman ülkelerin vatandaşları daima ikinci sınıf vatandaş olarak görülmüş ve istenilmiyorlar. Buna bir de IŞİD adı ile Ortadoğu'yu ele geçirmek için İsrail'in türettiği, başında bir Yahudi olmasına rağmen Müslümanlardan oluştuğu ve cihad yaptığı iddia edilen terör örgütünü de eklediğinizde; "Müslüman teröristtir ve Avrupa topraklarında işi yoktur" şeklinde ortak bir Avrupalı kanısına ulaşıyorsunuz.  Müslüman âleminin Batı'nın varlık nedeni Haçlı Seferleri'ni hafızalardan silmesine imkân bulunmamaktadır. Batı'nın öyle bir derdi de yoktur. Batı için barış ve demokrasi, sadece kendi menfaatlerinin devamına hizmet eder. İşte bu sebeple Almanya'da başlayan, İslam'ın yayılmasına ve yabancılara karşı eylemlerde eylemci sayısı 20 bine ulaşmıştır. Hırsızlık, adam yaralama ve uyuşturucu suçlarından sabıkası bulunan bir kişinin başını çektiği PEGİDA eylemleri ülkede yaşayan Türkleri korkutuyor. Birkaç gün önce Dormagen kentinde inşa edilen Diyanet İşleri Türk İslam Birliği'ne bağlı Süleymaniye Camisine ırkçı saldırı düzenlendi. Duvarlara Nazilerin simgesi gamalı haç şekilleri çizildi. Benzer şekilde cami saldırıları Hollanda, Fransa gibi ülkelerde de yaşanmakta.  Hıristiyan Birlik partilerinin yöneticilerinin eylemleri anlayışla karşılayan beyanlarda bulunmaları, ırkçılığı teşvik olarak yorumlanıyor. Yapılan bir ankete göre Alman halkının yüzde 34'ü İslam'ı bir tehdit olarak kabul ediyor. Dönem dönem evleri kundaklanan, öldürülen Türklerle ilgili haberler ekranlara yansımaktadır. Ülkedeki vatandaşlarımıza bulunduğunuz yerlere entegre olun diyenlerden ise oradaki vatandaşlarımız adına kati bir çözüm henüz duymadık.          İşin uluslararası hukuku ilgilendiren bir yanı da var. Alman Hükümeti, "Türk istihbarat servisi için çalıştıkları iddiasıyla" 3 Türk'ü gözaltına aldı ve durum basına servis edildi. Alman Hükümeti'nin yaptığı bu muamele, devletlerarası ilişkilerde 'düşman' kabul edilen devletlere uygulanan muameledir. Bu hal, Türkiye ile Almanya arasındaki ilişkilerin geldiği noktayı da gözler önüne seriyor.   Türkiye izlediği dış politikada 'sıfır' çekmiştir. Ne vatandaşlarını koruyabilmekte, ne haklarını savunabilmektedir. Üstelik dost bildikleri bir bir yanından uzaklaşmaktadır. ABD'nin üssü Katar dahi Suriye ve Mısır ile arasını düzeltirken, Türkiye Suriye konusunda dahi somut bir adım atamamıştır. Hıristiyan dünya ile bir olmanın imkânsızlığını Cenab-ı Hakk ikaz ederken, bu dünyaya karşı engin hoşgörü ve müsamahanın sebebi nedir acaba?