info@profdrhaydarbasenstitusu.org

Zirve fiyaskodur
15/12/2017 Köşe Yazısı 99
İslam İşbirliği Teşkilatı, Kudüs gündemiyle olağanüstü toplandı ve dağıldı. 57 üyeli teşkilatta 48 ülkeden temsilci, İslam dünyasının mabetlerinden biri hakkındaki tecavüzü konuşmak için yerini aldı. "1947'deki Filistin ne ise İsrail bugün odur" dedi Sayın Cumhurbaşkanı, terör devleti İsrail'den bahsetti. Zirvede, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasında Kudüs'ü Filistin'in başkenti olarak tanımaya daveti, sonuç bildirisinde "Doğu Kudüs'ün Filistin'in başkenti" olarak kabulü şeklinde karşılık buldu.

Toplanan İslam devletleri ne Hıristiyan dünyanın haklarını da savunmaktan geri kaldı, ne Papa'nın da kendileri ile aynı fikirde olduğunu vurgulamaktan?

Neticede Mescid-i Aksa'nın içinde yer aldığı Kudüs'ün toprak bütünlüğünü kendi içinde dahi temin edemeyecek bir avuç devletin kararı çıktı.

İslam âleminin kutsalını barındıran Kudüs'ü bile parçalanmadan tutmayı düşünemeyen bir devletler topluluğu var karşımızda?

Orada yer alarak Kudüs'ü bölmeyi kabul eden devletler kimin malını kime sormadan bölüyor sizce?

Siz eğer Kudüs'ü doğu ve batı olarak bölerseniz, bu yanlış, zavallı Filistin halkına sahip çıkmak değil; tam tersine itikadî konulardaki birliği nedeniyle yanında yer almaya mecbur Hıristiyan dünyayı da arkasına alan İsrail'in karşısında Filistin'i yalnız bırakmaktır. Gelinen nokta bu eksik bakış açısının eseridir zaten?

Oysa biz, bu konuya kesin çözüm olacak bir formülü açıklayarak, Trump'ın "Kudüs İsrail'in başkentidir" çıkışından sonra yüz binlerce okuyucu tarafından da referans gösterilen teklifimizi; Kudüs'ün değil, "Mescid-i Aksa'nın başkent yapılması"dır şeklinde beyan etmiştik.

İslam âlemi, Kudüs'ü değil Hz. Peygamber'in Miraç Gecesi peygamberlere namaz kıldırarak Cenab-ı Hak'kın huzuruna yükseldiği Mescid-i Aksa'yı Müslümanların başkenti kabul etmeli demiştik.

Bu sayede Mescid-i Aksa ve onun içinde bulunduğu Kudüs herhangi bir devletin değil, tüm İslam âleminin himayesine girecekti.

Günden güne küçülen Filistin devleti de böyle bir kıymeti bünyesinde barındıran olarak zaten kurtulacak ve İslam dünyasında hak ettiği yeri bulacaktı. Bize göre, İslam İşbirliği Teşkilatı'nın bu toplantısı tam bir fiyaskodur. Kudüs en büyük darbeyi İslam dünyasının içinden almıştır.

Papa'dan medet umulan, Hıristiyan devlet adamlarının fikri sorulan bu mevzu, Arap dünyasının esasen İslami ruhu yitirdiğinin ispatıdır.

Zirvede açıkça ve resmen dinlerarası diyalog hayata geçirilmiş, kimsenin de sesi çıkmamıştır.

Sanki Mescid-i Aksa, Müslümanların, Yahudilerin ve Hıristiyanların ortak değeri gibi konunun ele alınışı tam bir iflastır.

İslam devletleri, konuyu Filistin mevzuundan çıkararak Mescid-i Aksa boyutunda ele dahi alamamışlardır.

Arap dünyası, hangi kararı alırsa alsın, meseleye kavmiyetçilikle yaklaşarak sadece Filistin boyutunda kaldığı için asla başarılı olamayacaktır. İsrail ve Hıristiyan Batı için bugün Kudüs mevzuu, itikadî bir mesele yani din savaşı olarak görüldüğü için işi bu noktaya kadar getirebilmişlerdir. İçinden geçtiğimiz günler, İ'lâ-i Kelimetullah'ı hayata geçirecek bir liderin başa geçmesinin şart olduğunu göstermektedir.

Yoksa İsrail ile gizli ve açık, su anlaşması, istihbarat anlaşması, askeri eğitim anlaşması gibi onlarca anlaşmaya imza atanların zaten İsrail tarafınca dediklerinin dikkate alınacağına imkân bulunmamaktadır.

Bu tür beklentilerin beyhude olduğu da ortadadır.

Biz şimdi karanlık gecelerin nurlu sabahını bekliyoruz.

Bu sabahı bekleyenlere selam olsun.