info@profdrhaydarbasenstitusu.org

Yeni Anayasa
28/11/2011 Köşe Yazısı 82
"Anayasa'da Temel İlkeler Çalıştayı"na katılan TBMM Başkanı Sayın Cemil Çiçek, Yeni Anayasadan beklentiler ile ilgili olarak şunları söyledi: "Bu süreci (Yeni Anayasa yapma sürecini) başarıyla sonuçlandırmak zorundayız. Yoksa 30 yıldır şikayet edilen Anayasa ile bir otuz yıl daha idare edilmek zorunda kalırız. Bunu başaramazsak siyasi irade güven kaybına uğrar. Keşke düzgün bir Anayasa yapabilsek de bu konuda başkalarına katkı verebilsek. Aksi takdirde kan dökenlerin mazereti olmaya devam eder." 1982 Anayasası yaklaşık otuz yıldır uygulamada. Bu Anayasanın en büyük özelliği Türk milletinin devleti ile bölünmez bütünlüğünü ifade etmesidir. Görüşmelerde ise "Türk milleti" ifadesinin kaldırılması düşünülmektedir.  Bu Anayasa Türk, Kürt, Laz, Çerkez vesaire etnik kimlikleri Türk şemsiyesi altında kabul ederek Anayasanın 66. maddesinde ifadesini bulan vatandaşlık tanımını getirir. 66. maddeye göre, "Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk'tür." Getirilen tanım etnik ayrımcılığın önüne geçmektedir. Bugün bu maddenin değişmesi gündemdedir.      Yine Anayasanın 42. maddesinde yer alan eğitim dilinin Türkçe olması konusu da değiştirecekler arasındadır. Eleştirilen 82 Anayasası, dil birliğini, eğitim de tevhidin sağlanmasını, hakların ve özgürlüklerin her Türk vatandaşı tarafından eşit kullanımını maddeleştirmiştir. Bugün tartışılanlar ise, bu bütünlüğün bozulması manasına gelecek düzenlemelerdir. Siyasi iradeye olan güven ise bütünlüğün muhafazası ile olacaktır. Eğer daha fazla demokrasi için bu düzenlemeler isteniyorsa, mevcut Anayasada ana hatları ile düzenlemesini bulan konular yasalar yoluyla genişletilebilir. Daha fazla demokrasi için Anayasanın değişmesine gerek yoktur.  Birlik ve beraberliği yıkacak bu uygulamalar bize "Batının ifade ettiği" demokrasi yi hatırlatmaktadır. "Demokrasi getiriyoruz" diye işgal edilen Ortadoğu'da halen kan ve göz yaşı dinmemiştir. Batı tarzı demokrasilerin kan, zulüm, işgal ile bölmek ve parçalamak olduğu hatırdan çıkarılmamalıdır. Türkiye yapacağı çalışmalar ile eğer "kan dökenlerin" mazareti olmak istemiyorsa, ABD ve topyekün Batının bir ağızdan seslendirdiği manada bir "demokrasiyi" hayata geçirme hevesinden vazgeçmelidir.    Aksi takdirde bu çabayı, bölünmez bütünlüğünü parçalayarak ödeyecektir.