info@profdrhaydarbasenstitusu.org

Üretimi desteklemek yeterli olmayacaktır
31/07/2012 Köşe Yazısı 126
Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, yeni teşvik paketi ile atıl bina yatırımlarının da vergiden muaf tutulacağı geniş kapsamlı bir teşvik programının hayata geçeceğini belirtti.
Vergi, faiz ve prim desteğinin de sağlanacağı paket, üreticileri mevcut piyasa şartlarında memnun edemeyecektir.
Zira bugün Türkiye’de ve dünyada yaşanan ekonomi krizinin temel sebebi üretim değil, tüketimdir.
Dünyada da örneklerini gördüğümüz şekli ile üretime odaklanan ekonomiler tüketimi göz ardı etmişlerdir. Paranın belli ellerde bloke edilerek tekelleşmesi, buna bağlı olarak gelir dağılımında yaşanan adaletsizlik tüketimin daha da azalmasına sebep olmaktadır.
Yapılması gereken üretimi satın alabilme gücüne sahip olacak tüketimin devreye konmasıdır.
Problemin halli, geliri belli seviyenin altında kaldığı için ihtiyacı olduğu halde bunu elde edemeyen hane halklarını desteklemektedir.
Türkiye gerçeğinde desteklenmesi gereken bu kesim toplumun yüzde 90’larını oluşturabilmektedir.
Ekonomiyi büyütmek istiyorsak tüketimi desteklemek zorundayız. Tüketimi arttırarak pazar problemi halledilmeden ekonomilerde bir büyümenin sağlanması mümkün değildir.
Bizim Milli Ekonomi Modeli içinde yer alan sosyal devlet projelerimiz ile dar gelirli kesimi desteklememiz de, sürekli büyümeyi temin edecek ekonomi dengesini sağlamak içindir.
Sosyal devlet projelerinin gereğini bir örnekle izah edelim: 5 işçinin ve 1 işverenin bulunduğu bir iş yerini ele alalım. İşveren ay sonunda her işçisine 100 birim maaş veriyor olsun. Üretim faktörleri de emekten ibaret olsun. 1 ayın sonunda bu işverenin elinde en az 500 birimden fazla mamul olacaktır. 600 birim kabul edelim. Ay sonunda 500 birimlik gelirle 600 birimlik mamulün satın alınması mümkün olmayacaktır.
Yani belli miktarda bir tüketim açığı ortaya çıkacaktır. Bu açık kapatılmadığı sürece her geçen dönem eksik tüketim, büyüyen ekonomilerde ciddi bir problemdir.
Büyümenin hızına, miktarına ve gelir dağılımındaki adaletsizliğe bağlı olarak ekonomilerin durağan döneme geçmesi kaçınılmazdır.
Üretim, üretim harcamalarından büyüktür ve üretim ile tüketim arasında “eksik tüketim miktarı” kadar bir fark ortaya çıkar.
Eksik tüketim, hane halklarının gelirinde yükselme meydana getirecek sosyal devlet modeli ile desteklenmezse, dünyada ve Türkiye’de örneklerini yaşadığımız krizler kaçınılmaz olur.
Üretim ve tüketim arasındaki bu eksiklik devletin senyoraj hakkını kullanması ve bunu sosyal devlet projeleri ile tüketen kesime aktarması ile aşılabilir.
İstenilen tüketimin sağlanabilmesi için, yapısal bir sorun olan üretimin tüketimden fazla olması meselesinin halledilmesi ve de gelir dağılımında adaletsizliğe sebep paranın belli ellerde toplanmasının engellenmesi gerekir.
Paranın herkesin sahip olacağı şekilde ekonominin çarkları içinde dolaşımda olması zaruridir.
Ancak bu sayede tüketim harcamaları piyasayı dengeleyecek seviyeye ulaşabilir.
Milli Ekonomi Modeli faizi bu gerekçe ile sistemden çıkarmaktadır.
Ve devletin senyoraj geliri ile geliri belli bir oranı altındaki kesime sosyal devlet projeleri ile destek olmaktadır.
Milli Ekonomi Modeli’nde yer alan; Vatandaşlık Maaşı verilmesi, doğum yapan her anneye doğum ikramiyesi, emekli, dul ve yetimlerin maaşlarından vergi kesintilerinin kaldırılması, ev kadınların işçi statüsünde emekli edilmesi, geliri belli bir miktarın altındaki vatandaşlardan vergi alınmaması, gençlere uzun vadeli faizsiz krediler ile evlenme imkanının verilmesi, nakliyecilere ve esnaf kesimine proje mukabili o faizli kredi imkanı tanınması, üniversite imtihanın ve harçlarının kaldırılması, çiftçilere emeklilik hakkı, tarım kesimine ürününe karşılık avans projeleri işte bu gerekçe ile birer seçim vaadinin ötesinde eksik tüketimi tamamlamak için gerekli kuraldır.
Çözüm, üretimin önünü açacak yatırımları teşvikte değil, tüketen kesimi desteklemektir.
Tüketim eksenli bir analiz ile yola çıkmak, vatandaşların harcama kabiliyetini devreye koymak ve üretimi de bunun sonucu atağa kaldırmak ekonomide olması gereken kuraldır.
Ancak bu sayede kalkınmanın, ekonomi de ileri gitmenin veya sürekli büyümenin kuralları hayata geçirilebilir. Aksi takdirde bütün gayretler akamete mahkum kalacaktır.