info@profdrhaydarbasenstitusu.org

Türkiye tedbirli olmalıdır
24/09/2001 Köşe Yazısı 118
ABD'ye yapılan saldırı bir terör hadisesidir. Aynı zamanda gelişmiş bir teknoloji gerektiren, profesyonel bir eylemdir. ABD, bu saldırının faili olarak Usame B. Ladin'i göstermektedir. Ancak şu ana kadar dünya kamuoyuna bu yönde kesin bir delil sunulmamıştır. Bu noktada şunu sormak gerekir: Bu eylemi iddia edildiği şekilde Bin Ladin gerçekleştirmiş olabilir mi?

El-cevap olamaz. Zira gücünün sınırları belli olan bir şahsın, bu kadar geniş çaplı ve içeriden destekli bir saldırıyı gerçekleştirmiş olması mantık dışıdır. Haberleşme sisteminin, radar ağının, güvenlik tertibatının aşılmasını gerektiren böyle bir hadisenin, ABD içinden, üst düzey kurumların desteği ile gerçekleştirildiği açıktır. Meseleye biraz da bu noktadan bakmak ve farklı ihtimaller üzerinde düşünmek lazımdır. Eğer bu saldırı içten yapılmışsa -ki büyük bir ihtimalle de öyledir- o istihbarat ve güvenlik servislerini ikna eden bir gücün olması gereklidir. Bu mantığa göre misal olarak FBI'ın desteklediği Al Gore FBI'ı ikna eden bir unsur olarak düşünülebilir.

Hukukun üstünlüğü esastır

Hakikat şudur ki; devletler olaylara hukukla müdahale eder, etmelidir. Hukuk en büyük delildir. Ancak bu olayda bir numaralı zanlı olarak gösterilen Bin Ladin hakkında ortada bir delil yoktur. Delil olmadan ABD'nin gerçekleştireceği bir müdahale de terör kapsamına girer. Zira ister bir fert, ister bir grup, ister bir devlet yapmış olsun terör terördür. O takdirde ABD terörist olur ki biz buna inanmıyoruz. Kanaatimizce burada yapılmak istenen, Afganistan'da bir üs kurmaktır ve bu coğrafyada bulunan ve ABD'de gerçekleştirilen saldırının arkasında olması muhtemel devlet ya da devletler asıl hedef olabilir.

Türkiye'nin takip

edeceği siyaset

Bu konuda Türkiye'nin politikası da hukuk içinde olmalıdır. Yani ABD'yi hukukî davranmaya davet etmeli, şayet Amerika, Afganistan veya Bin Ladin'e cephe açmışsa, şahitleriyle beraber olayın müdellel hale gelmesini temine vesile olmalıdır. Aksi taktirde kanunsuz meydana gelen bir eylem dünya kamuoyunda zaman içerisinde terörizm olarak nitelendirilir ve bundan da zararlı çıkacak olan biz olabiliriz.

Biz Güneydoğu'da bütün mücadelemizi hukuk içinde, kararlı ve haklı olarak yürüttük. Dünya haklı olduğumuzu bildiği halde Güneydoğu olaylarına hukuk penceresinden bakmamış "bu sizin iç meselenizdir bizi ilgilendirmez" demiş veya Güneydoğu meselesi "istiklâl için yapılan bir mücadele" olarak nitelendirilmiş ve devletimize Vatikan, İtalya, Fransa gibi devletler farklı yönlerden karşı çıkmışlardır.

Hal böyle iken, hukukî olarak ispatlanmamış olan Bin Ladin ve Afganistan eylemine, Türkiye'nin bir taraf konumunda iştirak etmesi zaman içinde Türkiye'ye dünya kamuoyunda "anarşiye destek veren ülke" denmesine vesile olur. O zaman bu netice Güneydoğu meselemizi iyice zora sokmak demek olur. Türkiye bu noktada temkinli ve tedbirli davranarak olayların ne içinde ne de dışında, sadece hukuk çerçevesinde kalmalıdır. Böylece kendi coğrafyasında haklı olduğunu ifade etme imkanı elde edebilsin. Aksi taktirde Yunanistan'ın liste başında terörist devlet olarak ilan ettiği Türkiye karşısında, bütün Avrupa'nın Yunanistan'la beraber PKK'nın saflarında beraber olabileceklerini gözardı etmemek lazımdır. O zaman da değirmene giderken evdeki bulgurdan oluruz.
Editörün Seçtikleri