Terör gündemi
Irak’ta ve Afganistan’da binlerce Müslümanın katledilmesinde rol oynayan CIA Başkanı David Petraeus kesin bir bilgi verilmese de Suriye ve PKK meseleleri ile ilgili olarak ülkemizdeydi. Gelmesi ile beraber eş zamanlı yapılan saldırıda 10 Mehmetçiğimizi kaybettik. Beytüşşebab’ta uğradığımız hain saldırı neticesinde 10 vatan evladının evine ateş düştü. Akıllara “ABD neyi talep etmektedir ki, kabul edilmeme endişesi ile bölücü eylemler artmıştır” sorusu gelmektedir.
Türkiye terör meselesi ile 1984 senesinde tanıştı. Bu tarihten itibaren yapılan kararlı mücadele neticesinde 2000’li yıllara neredeyse “sıfır” terör ile girilmişti.
AKP döneminde ise bugün gelinen acı tabloyu yaşamak zorunda kaldık.
Dış kaynaklı olan terör hadisesi, sadece silahlı bir grubun eylemleri olarak değerlendirilemez.
Terör yöntemi ile bir ülkenin içte yıpratılması, uluslararası sahada menfaatleri çatışan ülkeler tarafından teröristlerin desteklenmesi ile daha da artacaktır. Türkiye’de de böyle olmuştur.
Yakın geçmişte, AB sürecinde “Birliğe girme vaadi” ile siyasi taleplere dönüşen bu hassas konu, bugün Suriye gündeminde terör eylemleri ile silahlı ve fiili bir döneme girmiştir.
Üstelik bu fiiliyat artık vur - kaç yöntemini de değiştirmiş ve girilen bölgede kalma hatta bayrak dikerek varlığını resmileştirme gayretindedir.
Her gün haber bültenlerinde bahsi geçen şehir merkezlerinde ölü ele geçen örgüt üyelerinin sayılarındaki artış bunun göstergesidir. Türkiye uzun zamandır yaşamadığı kadar ağır bir terör gündemi ile sarsılmaktadır. Bu sarsıntı enteresandır, devlet yetkililerinin “terör konusunu bir noktaya getirdik” açıklamalarının ardından daha da tırmanmıştır.
Getirilmek istenen nokta, artık yeter ne olursa olsun “bir çözüm” bulunsun dedirterek, istenilenin elde edilmesidir. Türkiye’nin Güneydoğusunun talep edildiği herkesçe malumdur.
Bu bağlamda bazı yanlı TV ekranlarında terörün Yeni Anayasa ile halledileceği vurgulanmakta ve bir an önce bunun hazırlanması istenmektedir.
Yeni Anayasada, beklenilenin yapılması ile federatif yapıya geçişin şartları yazılacaktır.
Yoksa Suriye gündemi ile oyalanan Türkiye için dışarıdan biçilen kılıf, Suriye’nin parçalanmasından önce Türkiye’nin bölünmesidir midir? Bölücü eylemlerin şehre inmesi ve verdiğimiz şehitler hakkında hükümet yanlısı basın organlarında ciddi manada bir habere de rastlayamıyoruz. Bu haberlerin verilmesinin örgütü güçlendirmek manasına geldiğini ifade edenler vardır ancak şehit kanları ile sulanan vatan toprakları yine şehitlerimiz ile korunmaktadır. Bunu bilen analar evlatlarının al bayrağa sarılı tabutu başında “vatan sağ olsun” diyerek dimdik ayaktadır. Bu konunun gizlenmesi, asayişi temin etmeyecek, tam tersine terörü büyütecektir. Türk milleti ve devleti tarihini canı, kanı pahasına vatan müdafaası ile yazmışken, bugün bazı şeylerin karşılığı öne sürülen bölücü eylemlere de direnecek güçtedir. Önemli olan bu direnci harekete geçirecek devlet iradesinin bulunmasıdır.
Türkiye terör meselesi ile 1984 senesinde tanıştı. Bu tarihten itibaren yapılan kararlı mücadele neticesinde 2000’li yıllara neredeyse “sıfır” terör ile girilmişti.
AKP döneminde ise bugün gelinen acı tabloyu yaşamak zorunda kaldık.
Dış kaynaklı olan terör hadisesi, sadece silahlı bir grubun eylemleri olarak değerlendirilemez.
Terör yöntemi ile bir ülkenin içte yıpratılması, uluslararası sahada menfaatleri çatışan ülkeler tarafından teröristlerin desteklenmesi ile daha da artacaktır. Türkiye’de de böyle olmuştur.
Yakın geçmişte, AB sürecinde “Birliğe girme vaadi” ile siyasi taleplere dönüşen bu hassas konu, bugün Suriye gündeminde terör eylemleri ile silahlı ve fiili bir döneme girmiştir.
Üstelik bu fiiliyat artık vur - kaç yöntemini de değiştirmiş ve girilen bölgede kalma hatta bayrak dikerek varlığını resmileştirme gayretindedir.
Her gün haber bültenlerinde bahsi geçen şehir merkezlerinde ölü ele geçen örgüt üyelerinin sayılarındaki artış bunun göstergesidir. Türkiye uzun zamandır yaşamadığı kadar ağır bir terör gündemi ile sarsılmaktadır. Bu sarsıntı enteresandır, devlet yetkililerinin “terör konusunu bir noktaya getirdik” açıklamalarının ardından daha da tırmanmıştır.
Getirilmek istenen nokta, artık yeter ne olursa olsun “bir çözüm” bulunsun dedirterek, istenilenin elde edilmesidir. Türkiye’nin Güneydoğusunun talep edildiği herkesçe malumdur.
Bu bağlamda bazı yanlı TV ekranlarında terörün Yeni Anayasa ile halledileceği vurgulanmakta ve bir an önce bunun hazırlanması istenmektedir.
Yeni Anayasada, beklenilenin yapılması ile federatif yapıya geçişin şartları yazılacaktır.
Yoksa Suriye gündemi ile oyalanan Türkiye için dışarıdan biçilen kılıf, Suriye’nin parçalanmasından önce Türkiye’nin bölünmesidir midir? Bölücü eylemlerin şehre inmesi ve verdiğimiz şehitler hakkında hükümet yanlısı basın organlarında ciddi manada bir habere de rastlayamıyoruz. Bu haberlerin verilmesinin örgütü güçlendirmek manasına geldiğini ifade edenler vardır ancak şehit kanları ile sulanan vatan toprakları yine şehitlerimiz ile korunmaktadır. Bunu bilen analar evlatlarının al bayrağa sarılı tabutu başında “vatan sağ olsun” diyerek dimdik ayaktadır. Bu konunun gizlenmesi, asayişi temin etmeyecek, tam tersine terörü büyütecektir. Türk milleti ve devleti tarihini canı, kanı pahasına vatan müdafaası ile yazmışken, bugün bazı şeylerin karşılığı öne sürülen bölücü eylemlere de direnecek güçtedir. Önemli olan bu direnci harekete geçirecek devlet iradesinin bulunmasıdır.
Editörün Seçtikleri