Tarımda nasıl bir politika belirlenmeli?
IMF'nin talimatları doğrultusunda yapılan uygulamaların batma noktasına getirdiği sahalardan biri de tarım sektörümüzdür. Mili gelirimizde tarımın payı %15 iken; şeker ve tütün yasalarıyla üretimin önünün kesilmesi, tarımın teşvik edilmemesi, sınırlamalar getirilmesi, piyasa fiyatlarının düşürülmesi, üretime kota uygulanması, tarımda ithalatın arttırılması, ihracatın en aza indirilmesi neticesi tarımın önü tıkanmıştır. Tarımla beraber hayvancılık da iptidai bir noktaya indirilmiş, tarıma dayalı sanayi terkedilmiştir. Böylece Türkiye bu konuda dışa bağımlı bir hale gelmiştir.
Tarımda kendi kendine yeten ve tarım ürünü ihraç eden nadir ülkelerden biri olan Türkiye'nin bu noktaya gelmesi düşündürücüdür. Zira tarım sektörü bir ülke için hayati öneme sahiptir.
SSCB'nin çöküş sebeplerinden biri de ABD'nin bu ülkeye uyguladığı buğday ambargosudur. Öte yandan ABD'nin Irak'a yıllardır uygulamakta olduğu gıda ambargosunun doğurduğu vahim neticeler malumdur.
Bu sebeple, bizi "kalkındırmak"tan ziyade "batırma"nın hesabı içinde olan IMF ve benzeri dış kuruluşların talimatları ile tarım politikaları belirlemek büyük bir hatadır. 1995 yılında Meksika'nın içine düştüğü korkunç tablo bu konuda verilebilecek sayısız misallerden bir tanesidir. ABD'li uzmanlar mısır, fasulye ve şekerpancarı üretiminde dünyanın sayılı ülkelerinden olan Meksika'ya, bu ürünleri dışarıdan ithal etmelerini ve tarım destekleme alımlarını durdurmalarını "tavsiye ettiler". Bu "tavsiyeleri" büyük bir şevkle uygulamaya koyan Meksika hükümeti tarım destekleme fonlarını %70 düşürdü. Tamamı ABD'den gelen mısır, şeker ve fasulye ithalatını serbest bıraktı. Neticede Meksika halkı bir zamanlar rahatça bulabildikleri günlük yiyecekleri satın alamaz hale geldiler. Meksika'nın kırsal kesimindeki çocukların %50'si beslenme bozukluğu içindeydi. Halkın alım-gücü %60 oranında düşmüştü. (Küresel Düşler, sy. 200).
Meksika'ya bu oyunu oynayan ABD dünya tahıl ihracatının %80'ini elinde tutmaktadır. Dünya ülkeleri "tarımda kendi kendine yetme" noktasına geldiği taktirde ABD'nin çıkarları ciddi zarar görebilir.
Gelişmekte olan ülkeleri, tarımda ithalata teşvik etmeleri bu yüzdendir. ABD'de tarım ürünlerinin tamamı devlet koruması altındadır. Ve uluslararası antlaşmalar gereği bile olsa tarım ürünlerinin ABD'ye gümrüksüz girmesi yasaktır. Amerikalı ekonomist Magdoff bu konuda şunları söylüyor, "Amerikan endüstrisi ve tarımının kotalarla ve özel antlaşmalarla enerjik bir biçimde korunması ABD'nin uluslararası ekonomi politikasının hayati bir unsurudur" (H. Magdoff, Emperyalizm Çağı).
Gelişmiş ülkeler tarım gibi hassas bir konuda "teslim" aldıkları azgelişmiş ülkelere artık topsuz, tüfeksiz, askersiz olarak sadece "aç bırakma" metoduyla istediklerini yaptırabilecek duruma gelmişlerdir dersek abartmış olmayız.
O halde çözüm nedir?
1. IMF'ye endeksli tarım politikaları acilen terk edilmelidir. Bu noktada batı ülkelerinin uyguladıkları tarım politikalarının aynısını uygulamamız lazımdır. Zira bu ülkelerin bize yaptıkları "tavsiyelerle" kendi uygulamaları birbirinden tamamen farklıdır.
2. Bu ilk adımın bir devamı olarak kota ve gümrük uygulamaları ile tarımda ithalatı mümkün olduğu kadar sınırlamalı, diğer yandan ihracatı arttırmalıyız.
3. Çiftçiyi destek fonlarıyla teşvik etmeli ve güçlendirmeliyiz.
4. Tarımda verimi arttıracak teknolojik yenilikleri ve gelişmeleri takip etmeli ve uygulamaya kopmalıyız.
5. Tarıma dayalı sanayi kollarını geliştirmeli ve yayınlaştırmalıyız.
6. Netice olarak bir milli tarım politikasını topyekün hayata geçirmeliyiz. Bunu yaparken M. Kemal Atatürk'ün 1 Mart 1922'de meclisin açılış konuşmasında sarfettiği şu sözleri hatırda tutmalıyız:
"Tarım sektörünün emeği modern iktisadi tedbirlerle en yüksek düzeye çıkarılmalıdır. Köylünün bilgisini arttırmak, teknik araçlar kullanmasını sağlamak ve emeğinin karşılığını vermek iktisat politikalarımızın ruhu olacaktır. Tarım ürünlerimiz dış rekabetten korunacaktır. Çiftçiye tohumluk verilecektir. Ziraat Bankası tarım araç ve gereçlerini uygun fiyatla dağıtacaktır. Ürünlere iç piyasada sürüm sağlanacaktır. Tarım, milli ekonomimizin temelidir."
Tarımda kendi kendine yeten ve tarım ürünü ihraç eden nadir ülkelerden biri olan Türkiye'nin bu noktaya gelmesi düşündürücüdür. Zira tarım sektörü bir ülke için hayati öneme sahiptir.
SSCB'nin çöküş sebeplerinden biri de ABD'nin bu ülkeye uyguladığı buğday ambargosudur. Öte yandan ABD'nin Irak'a yıllardır uygulamakta olduğu gıda ambargosunun doğurduğu vahim neticeler malumdur.
Bu sebeple, bizi "kalkındırmak"tan ziyade "batırma"nın hesabı içinde olan IMF ve benzeri dış kuruluşların talimatları ile tarım politikaları belirlemek büyük bir hatadır. 1995 yılında Meksika'nın içine düştüğü korkunç tablo bu konuda verilebilecek sayısız misallerden bir tanesidir. ABD'li uzmanlar mısır, fasulye ve şekerpancarı üretiminde dünyanın sayılı ülkelerinden olan Meksika'ya, bu ürünleri dışarıdan ithal etmelerini ve tarım destekleme alımlarını durdurmalarını "tavsiye ettiler". Bu "tavsiyeleri" büyük bir şevkle uygulamaya koyan Meksika hükümeti tarım destekleme fonlarını %70 düşürdü. Tamamı ABD'den gelen mısır, şeker ve fasulye ithalatını serbest bıraktı. Neticede Meksika halkı bir zamanlar rahatça bulabildikleri günlük yiyecekleri satın alamaz hale geldiler. Meksika'nın kırsal kesimindeki çocukların %50'si beslenme bozukluğu içindeydi. Halkın alım-gücü %60 oranında düşmüştü. (Küresel Düşler, sy. 200).
Meksika'ya bu oyunu oynayan ABD dünya tahıl ihracatının %80'ini elinde tutmaktadır. Dünya ülkeleri "tarımda kendi kendine yetme" noktasına geldiği taktirde ABD'nin çıkarları ciddi zarar görebilir.
Gelişmekte olan ülkeleri, tarımda ithalata teşvik etmeleri bu yüzdendir. ABD'de tarım ürünlerinin tamamı devlet koruması altındadır. Ve uluslararası antlaşmalar gereği bile olsa tarım ürünlerinin ABD'ye gümrüksüz girmesi yasaktır. Amerikalı ekonomist Magdoff bu konuda şunları söylüyor, "Amerikan endüstrisi ve tarımının kotalarla ve özel antlaşmalarla enerjik bir biçimde korunması ABD'nin uluslararası ekonomi politikasının hayati bir unsurudur" (H. Magdoff, Emperyalizm Çağı).
Gelişmiş ülkeler tarım gibi hassas bir konuda "teslim" aldıkları azgelişmiş ülkelere artık topsuz, tüfeksiz, askersiz olarak sadece "aç bırakma" metoduyla istediklerini yaptırabilecek duruma gelmişlerdir dersek abartmış olmayız.
O halde çözüm nedir?
1. IMF'ye endeksli tarım politikaları acilen terk edilmelidir. Bu noktada batı ülkelerinin uyguladıkları tarım politikalarının aynısını uygulamamız lazımdır. Zira bu ülkelerin bize yaptıkları "tavsiyelerle" kendi uygulamaları birbirinden tamamen farklıdır.
2. Bu ilk adımın bir devamı olarak kota ve gümrük uygulamaları ile tarımda ithalatı mümkün olduğu kadar sınırlamalı, diğer yandan ihracatı arttırmalıyız.
3. Çiftçiyi destek fonlarıyla teşvik etmeli ve güçlendirmeliyiz.
4. Tarımda verimi arttıracak teknolojik yenilikleri ve gelişmeleri takip etmeli ve uygulamaya kopmalıyız.
5. Tarıma dayalı sanayi kollarını geliştirmeli ve yayınlaştırmalıyız.
6. Netice olarak bir milli tarım politikasını topyekün hayata geçirmeliyiz. Bunu yaparken M. Kemal Atatürk'ün 1 Mart 1922'de meclisin açılış konuşmasında sarfettiği şu sözleri hatırda tutmalıyız:
"Tarım sektörünün emeği modern iktisadi tedbirlerle en yüksek düzeye çıkarılmalıdır. Köylünün bilgisini arttırmak, teknik araçlar kullanmasını sağlamak ve emeğinin karşılığını vermek iktisat politikalarımızın ruhu olacaktır. Tarım ürünlerimiz dış rekabetten korunacaktır. Çiftçiye tohumluk verilecektir. Ziraat Bankası tarım araç ve gereçlerini uygun fiyatla dağıtacaktır. Ürünlere iç piyasada sürüm sağlanacaktır. Tarım, milli ekonomimizin temelidir."
Editörün Seçtikleri