Taksim'in gidişatı
İstanbul Valisi Mutlunun Gezi Parkına müdahale yapılmayacağını ifade ettiği mülakatının bir gazetede yayınlandığı anlarda binlerce polis Taksime çoktan girmişti.Vali Mutlu, yanında olduğunu söylediği eylemci gençlere sabahki Taksim baskınının ardından da aynı şekilde seslendi. Oysa Taksim Meydanındaki gençlerin, Gezi Parkında bulunan evlatlarımızdan hiç farkı yok.TV ekranlarından seyrettiğimiz manzara, Anayasanın 24üncü ve 36ncı maddesine göre protesto hakkını kullanan gençlerin tahrik edilmesinden başka bir işe yaramadı.Türkiyede hükümetin olaylara bakışı taleplerin geldiği yere göre maalesef değişmektedir.Taksim Meydanındaki Türk vatandaşlarına gaz bombası atılmayacağını açıklamalarına rağmen, sabah operasyonlarda yine biber gazı sıkıldı ve tazyikli su ile barikatlardakilere müdahale edildi.Oysa suça karışmış PKKlıların ve suça karışmamış olanların farklı muameleye tabi tutulacağı bir eve dönüş yasası taslak halinde.Sınır illerimize sığınan Suriyelilerin kaldıkları kamplarda polise saldırdığı, dövdüğü ve olay çıkardığı basından gizlenense de halkın arasında konuşulmakta.Ve bu eylemleri yapanlara karşı Türk vatandaşlarına reva görülen tazyikli su, TOMA ve biber gazı müdahalelerine de şahit olmadık.Yine Başbakanı karşılamaya havaalanına gelenlerin havaalanı yolunu saatlerce kapamasına da hiçbir polis ses çıkarmadı.Demokrasi, insan hakları temeline dayanır. Ancak vatandaşının haklarını kabul eden bir sistem özgürlüklerine saygı duyabilir.Siz eğer vatandaşınıza ayrım yapar, Anayasada herkes denilen bütüne saygı duymazsanız, 21. yüzyıl demokrasi anlayışı da sizi reddeder. Bu sebepledir ki, Başbakanın, eylemlere cevap olarak farklı illerde düzenlediği mitinglere sadece memurlar katılmak zorunda kalmıştır. Olayların gidişatı, seçimle iş başına gelen iktidarın, halkı ile güç kavgasına dönüşmesine doğrudur.Ya Erdoğan gidecek, sokağa dökülenler anayasal haklarına saygı duyan bir iktidara kavuşacak. Ya da ülke demokratik krallıktan tam diktatörlük karanlığına gömülecektir.
Editörün Seçtikleri