Mustafal Kemal'i doğru anlamak
Kurtuluş Savaşı'nın mimarı ve TC. Devleti'nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal, ölümünün 63. yıldönümünde hâlâ tam anlamıyla anlaşılamamıştır. Zira, yüzde 99'u Müslüman olan bir milletten, laik bir Cumhuriyeti kurması ve maksadını aşan bazı radikal hareketleri engellemesi bahane edilerek, İslamiyet'in temel dinamiklerini değiştirmeye uğraşan grupların arkasına sığındığı bir duvar olmuştur.
Oysa Atatürk, bazı çevrelere tanıtılmaya çalışıldığı gibi bir din düşmanı değildir. Sayın Kenan Evren'in 1981'de Konya Yüksek İslam Enstitüsü'nde yaptığı bir konuşmasında da belirttiği gibi, "Atatürk dini sayan bir kişiydi. Yobazların elinden kurtarmak için bunları yaptı. Yoksa aydın din adamı ile daima yan yana olmuştur, onları desteklemiştir..."
Evren Paşa'nın da ifade ettiği gibi bugün Atatürk; din adına Atatürk düşmanlığı yapanlar ile Atatürk'ü savunarak din düşmanlığı yapanlar arasındaki kavganın sembolü olmuştur.
Evet, Gazi Mustafa Kemal'in din konusundaki fikirleri yanlış anlaşılmakta, belki de maksatlı olarak yanlış anlatılmaktadır.
Genelkurmay'ın Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı tarafın "Atatürk" adıyla neşredilen kitapta, Atatürk, 'laiklik'i kendi ifadesi ile "Laiklik, yalnız din ile dünya işlerinin birbirinden ayrılması demek değildir. Bütün yurttaşların vicdan, ibadet ve din hürriyetini tekeffül etmektedir" şeklinde tanımlayarak, bir din anlayışını kabul edip, devlet işlerine karışmayan bir sınırı belirlemekteydi.
1979 yılında A.Ü. Dil Tarih Coğrafya Fakültesi yayınları arasında çıkan "Urduca Yayınlarda Atatürk" isimli eserde, ölümüne 15 gün kala, Atatürk'ün dünya Müslümanlığı'na hitaben yayınladığı şu mesajı yer almaktadır.
"Bütün dünyanın Müslümanları, Allah'ın son Peygamberi Hz. Muhammed'in (sav) gösterdiği yolu takip etmeli ve verdiği talimatları tam olarak tatbik etmeli. Tüm Müslümanlar, Hz. Muhammed'i örnek almalı ve kendisi gibi hareket etmeli, İslamiyet'in hükümlerini olduğu gibi yerine getirmeli. Zira ancak bu şekilde insanlar kurtulabilir ve kalkınabilir." (Sayfa. 70-71)
"Bizim dinimiz en makul ve en tabi bir dindir. Ve ancak bundan dolayıdır ki son din olmuştur. Bir dinin tabi olması için akla, fenne, ilme ve mantığa tatabuk etmesi lazımdır. Bizim dinimiz bunlara tamamen mutabıktır." (Söylev, II/89)
"Hepimiz müsaviyiz ve dinimizin ahkamını mütesaviyen öğrenmeye mecburuz. Her fert, dinini, dinayetini, imanını öğrenmek için bir yere muhtaçtır. Orası da mekteptir... Dinimizin felsefi gerçeğini tetkik, tetebbu bakımından ilmi ve fenni kudretine sahip olacak güzide ve hakiki ulema yetiştirecek yüksek müesseselere malik olmalıyız." (Söylev, II/89)
İslam'ın, her türlü ilmi gelişimine açık olduğunu vurgulayan Atatürk, din eğitiminin alınmasındaki önemi ve hakiki din aliminin yetiştirilmesinin gereğini de söylevdeki bu cümleleriyle ifade etmiştir.
24 Eylül 1924 tarihinde Amasya'da Milli Mücadele ile ilgili bir konuşmasında, Kamil Efendi isimli bir ulema ile görüştüğünü anlattıktan sonra, "Efendi Hazretlerinin bu halka yol gösteren vâaz ve nasihatinden sonra herkes çalışmaya başladı. Müftü Kamil Efendi'yi yadediyorum. Ve genç Cumhuriyetimiz, bu gibi ulema ile iftihar eder." (Say. 57)
Yukarıda birini verdiğimiz bu tarz konuşmalarıyla hakiki ulemanın Milli Mücadele'deki tesirini ifade etmiş ve vatan sevgisinin kazanılmasındaki önemini pek çok konuşmasında dile getirmiştir.
Peygamberliğimizin rehberliğinde, gerçek din ulemalarının yetiştirildiği dini müesseselere ve din eğitimine önem veren Atatürk, dini istismarına da kesinlikle karşıdır.
"Bugün dahi akvamın cehlinden ve taassubundan istifade ederek, bin bir türlü siyasi ve şahsi maksat ve menfaat için dini alet ve vasıta olarak kullanmak teşebbüsünde bulunanların dahil ve hariçte mevcudiyeti muhakkaktır." (say. 55) diyerek din istismarlarına dikkat çekmiş ve her devirde İslamiyet'i emelleri için kullananlarla mücadeleyi savunmuştur.
İslamiyet'in ilerlemeye asla mani olmadığını da şu cümlesiyle savunmuştur.
"Milleti uzun asırlar gaflette bırakan çeşitli sebepler arasında hakiki noktayı bir kelime ile ifade etmiş olmak için diyebilirim ki, bütün sefaletlerimizin kat'i sebebi, zihniyet meselesidir...
İtiraf mecburiyetindeyiz ki, bütün İslam aleminin hep yanlış zihniyetler hüküm sürdüğü içindir ki, şarktan garba kadar, İslam memleketleri düşmanların ayakları altında çiğnenmiş ve düşmanları zincir-i esaretine geçmiştir." (Say. 63)
Görüldüğü gibi Gazi Mustafa Kemal, her zaman dinin lüzumunu ifade ettiği gibi, ona yakıştırılmaya çalışılan maksatlı eleştirileri de en güzel şekilde cevaplamıştır.
İlme ve gelişmeye asla mani olmayacak mükemmellikte olan İslamiyet, TC. Devleti'nin kurucusu tarafından da defaatle övülmüştür.
Bugün Atatürk'ün arkasına sığınarak İslamiyet'e nakıs sıfatlar yakıştıranlar ile, O'nun dine karşı olduğunu düşünenlerin bu tarihi sözlerini bir kez daha dikkatle okumaları gerekir.
Yararlanılan kaynak: Atatürk ve Din Eğitimi Diyanet İşleri Bakanlığı Yayınları, Ahmet Gürtaş
Oysa Atatürk, bazı çevrelere tanıtılmaya çalışıldığı gibi bir din düşmanı değildir. Sayın Kenan Evren'in 1981'de Konya Yüksek İslam Enstitüsü'nde yaptığı bir konuşmasında da belirttiği gibi, "Atatürk dini sayan bir kişiydi. Yobazların elinden kurtarmak için bunları yaptı. Yoksa aydın din adamı ile daima yan yana olmuştur, onları desteklemiştir..."
Evren Paşa'nın da ifade ettiği gibi bugün Atatürk; din adına Atatürk düşmanlığı yapanlar ile Atatürk'ü savunarak din düşmanlığı yapanlar arasındaki kavganın sembolü olmuştur.
Evet, Gazi Mustafa Kemal'in din konusundaki fikirleri yanlış anlaşılmakta, belki de maksatlı olarak yanlış anlatılmaktadır.
Genelkurmay'ın Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı tarafın "Atatürk" adıyla neşredilen kitapta, Atatürk, 'laiklik'i kendi ifadesi ile "Laiklik, yalnız din ile dünya işlerinin birbirinden ayrılması demek değildir. Bütün yurttaşların vicdan, ibadet ve din hürriyetini tekeffül etmektedir" şeklinde tanımlayarak, bir din anlayışını kabul edip, devlet işlerine karışmayan bir sınırı belirlemekteydi.
1979 yılında A.Ü. Dil Tarih Coğrafya Fakültesi yayınları arasında çıkan "Urduca Yayınlarda Atatürk" isimli eserde, ölümüne 15 gün kala, Atatürk'ün dünya Müslümanlığı'na hitaben yayınladığı şu mesajı yer almaktadır.
"Bütün dünyanın Müslümanları, Allah'ın son Peygamberi Hz. Muhammed'in (sav) gösterdiği yolu takip etmeli ve verdiği talimatları tam olarak tatbik etmeli. Tüm Müslümanlar, Hz. Muhammed'i örnek almalı ve kendisi gibi hareket etmeli, İslamiyet'in hükümlerini olduğu gibi yerine getirmeli. Zira ancak bu şekilde insanlar kurtulabilir ve kalkınabilir." (Sayfa. 70-71)
"Bizim dinimiz en makul ve en tabi bir dindir. Ve ancak bundan dolayıdır ki son din olmuştur. Bir dinin tabi olması için akla, fenne, ilme ve mantığa tatabuk etmesi lazımdır. Bizim dinimiz bunlara tamamen mutabıktır." (Söylev, II/89)
"Hepimiz müsaviyiz ve dinimizin ahkamını mütesaviyen öğrenmeye mecburuz. Her fert, dinini, dinayetini, imanını öğrenmek için bir yere muhtaçtır. Orası da mekteptir... Dinimizin felsefi gerçeğini tetkik, tetebbu bakımından ilmi ve fenni kudretine sahip olacak güzide ve hakiki ulema yetiştirecek yüksek müesseselere malik olmalıyız." (Söylev, II/89)
İslam'ın, her türlü ilmi gelişimine açık olduğunu vurgulayan Atatürk, din eğitiminin alınmasındaki önemi ve hakiki din aliminin yetiştirilmesinin gereğini de söylevdeki bu cümleleriyle ifade etmiştir.
24 Eylül 1924 tarihinde Amasya'da Milli Mücadele ile ilgili bir konuşmasında, Kamil Efendi isimli bir ulema ile görüştüğünü anlattıktan sonra, "Efendi Hazretlerinin bu halka yol gösteren vâaz ve nasihatinden sonra herkes çalışmaya başladı. Müftü Kamil Efendi'yi yadediyorum. Ve genç Cumhuriyetimiz, bu gibi ulema ile iftihar eder." (Say. 57)
Yukarıda birini verdiğimiz bu tarz konuşmalarıyla hakiki ulemanın Milli Mücadele'deki tesirini ifade etmiş ve vatan sevgisinin kazanılmasındaki önemini pek çok konuşmasında dile getirmiştir.
Peygamberliğimizin rehberliğinde, gerçek din ulemalarının yetiştirildiği dini müesseselere ve din eğitimine önem veren Atatürk, dini istismarına da kesinlikle karşıdır.
"Bugün dahi akvamın cehlinden ve taassubundan istifade ederek, bin bir türlü siyasi ve şahsi maksat ve menfaat için dini alet ve vasıta olarak kullanmak teşebbüsünde bulunanların dahil ve hariçte mevcudiyeti muhakkaktır." (say. 55) diyerek din istismarlarına dikkat çekmiş ve her devirde İslamiyet'i emelleri için kullananlarla mücadeleyi savunmuştur.
İslamiyet'in ilerlemeye asla mani olmadığını da şu cümlesiyle savunmuştur.
"Milleti uzun asırlar gaflette bırakan çeşitli sebepler arasında hakiki noktayı bir kelime ile ifade etmiş olmak için diyebilirim ki, bütün sefaletlerimizin kat'i sebebi, zihniyet meselesidir...
İtiraf mecburiyetindeyiz ki, bütün İslam aleminin hep yanlış zihniyetler hüküm sürdüğü içindir ki, şarktan garba kadar, İslam memleketleri düşmanların ayakları altında çiğnenmiş ve düşmanları zincir-i esaretine geçmiştir." (Say. 63)
Görüldüğü gibi Gazi Mustafa Kemal, her zaman dinin lüzumunu ifade ettiği gibi, ona yakıştırılmaya çalışılan maksatlı eleştirileri de en güzel şekilde cevaplamıştır.
İlme ve gelişmeye asla mani olmayacak mükemmellikte olan İslamiyet, TC. Devleti'nin kurucusu tarafından da defaatle övülmüştür.
Bugün Atatürk'ün arkasına sığınarak İslamiyet'e nakıs sıfatlar yakıştıranlar ile, O'nun dine karşı olduğunu düşünenlerin bu tarihi sözlerini bir kez daha dikkatle okumaları gerekir.
Yararlanılan kaynak: Atatürk ve Din Eğitimi Diyanet İşleri Bakanlığı Yayınları, Ahmet Gürtaş
Editörün Seçtikleri