info@profdrhaydarbasenstitusu.org

Millet kendini düzeltmelidir
19/12/2013 Köşe Yazısı 118
Dershanelerin kapatılmasının ertelenmesi kararını kavganın bitmesi olarak değerlendirenler çok yanıldılar.

Asıl mücadele şimdi başlıyor. Üst düzey bürokratların ve bakan evlatlarının dâhil edildiği büyük operasyon, ikinci raundu göstermekte.

Devletin zirvesindekilerin bugünlere gelmesinde koltuk değneği olanlar ile artık beraberliği reddedenler arasında büyük bir güç savaşı var.

Hukuki veya değil, çeşitli bahaneler ile saflar, bundan sonra da birbirlerine ellerinden geleni yapacaktır.

Biz gelişmeleri, olayların kahramanlarını Meclis'e gönderen millet tarafıyla değerlendirmek istiyoruz.

Türkiye'de siyasetin geldiği veya getirildiği nokta, Okyanus ötesinden alınan icazete bağlı, bu herkes tarafından bilinmektedir.

Seçim zamanları, ABD'dekilerle kulis faaliyetlerini araştırmak, kim hangi lobi ile dirsek temasında, daha samimi diyerek sandık başına gitmek, bugün içinde bulunduğumuz kokmuşluğun ana sebebidir.

Sandık ortaya geldiğinde Türk halkı, ABD'de adamı olan veya oradakiler ile irtibatını sürdürenlerle işbirliği yapanları sırf bu vasıfları nedeniyle tercih etmektedir.

Hal böyle olunca da, ülkenin ve milletin soyulmasına kapıyı aralayacak insanlar idarede söz sahibi yapılmaktalar.

Hâlbuki Türkiye'de öyle siyasi partiler var ki, vazife verildiğinde yüz kabine kuracak siyasi bilgiye, beceriye ve kadroya sahip. Planı, programı, projesi hazır ve millete hizmet için milletten icazet beklemekteler.

Bozulan ahlaki değerler ve yozlaşan siyaset milleti, hırsız veya rüşvet alan olduğuna bakmadan tek kıstasa göre seçime alıştırmıştır, okyanus ötesi?

Çalmadığını bildiği temiz siyasiler ise, aynı yanlış ölçü ile tartılarak eksik bulunmakta, bir takım suni gerekçelerle Meclis'e dahi layık görülmemektedir.

Bu millet yanlış terazi ile;

Yüce Divan'da yargılananı Meclis'e yollamıştır.

Teröre kapı açanı Meclis'e sokmuştur.

Millet vekâleti ile alakası olmayan şahsiyetleri Meclis'te temsilcisi yapmıştır.

Milletvekili dokunulmazlık zırhı olmasa belki yüz dosyadan yargılanacak siyasiyi defaatle seçmiştir.

Hatta "Türk diye bir ırk yoktur" deme cesaretinde bulunanı vekil diye Meclis'te oturtmaktadır.

Madem ki demokrasi kendini seçeni vekil tayin edince artık onun görüşüne uymaktır, o zaman millet ortalığın toz bulut halini de çekmek zorundadır.

Sandık başına gittiğinde, on yıllardır her yanlışını gördüğün halde, 'Amerika'nın adamı, arkası sağlam, güç bunlarda' diyerek yine onu seçmedin mi?

"Başına gelecek belaları da sen çağırdın" demektir.

Bu saatten sonra, milletimiz olayları ve olacakları takip yerine kendini ve iradesini düzeltmeye bakmalıdır.

Ezcümle, seçilenler değil, seçenler aynaya bakıp kendini seyretsinler ve istiğfar ile kendilerini düzeltsinler.