info@profdrhaydarbasenstitusu.org

Hedef topraklarımız
21/08/2001 Köşe Yazısı 94
Dünkü yazımızda batının sömürü planlarında dinin fonksiyonunu anlatmış özellikle Doğuda ve Türkî Cumhuriyetlerde bu planların nasıl tezahür ettiğini somut delillerle göstermiştik. Bu yazımızda ise Türkiye'deki faaliyetlere dikkat çekeceğiz.

Dinlerarası Diyalog, 3 dinin kardeşliği, hoşgörü çerçevesinde süren bu çalışmalar resmi kesimlerden olduğu kadar aydın diye geçinen bazı çevrelerden de, sadece dini yayma şeklinde değerlendirilerek, destek bulmaktadır.

Hatta Fransa'da kabul edilen "Ermeni soykırımı" yasasının da misyoner kaynaklı olduğunu vurgulayan, ABD'li tarihçi Prof. Dr. Justin Mac Carthy, bir süre önce İstanbul'da Türkiye ile ilgili peşin hükümlerin kaynakları ve milli meselelere; özellikle Ermeni sorununa yansımaları adlı bir konferansta, Türkiye'nin dünyanın en önemli ülkelerinden biri olduğunu belirterek soykırım iddiaları konusunda, Hıristiyan misyonerlerin ve İngiliz propaganda bürosunun yoğun çalışması olduğunu söylemiştir. Yüzyılı aşkın bir süre önce özellikle I. Dünya Savaşı yıllarında misyoner harekatının en üst düzeye çıktığını ve ABD'deki Ermenilere yardım amacıyla Türkiye'nin suçlandığını açıklamıştır.

Yetkililerimizden daha duyarlı olarak konuya yaklaşan bu ABD'li profesörün de belirttiği gibi, ülkemiz çok önemli bir konumdadır.

Dinî görünse de, siyasi ve iktisadi sonuçlar doğuran misyonerlik çalışmaları ise global düzende gün geçtikçe önem kazanmaktadır.

Komşumuz (!) Yunanistan'ın desteklediği, Karadeniz'de bir Pontus Rum Devleti'nin kurulması faaliyetlerine yönelik ülkemizde ve yurtdışında sürdürülen çalışmaları da bu bağlamda değerlendirmekte fayda vardır.

Özellikle "Ermeni Soykırım" yasasının Fransa Parlamentosundaki kabulünden sonra, Yunanistan'da bulunan "Pontus Etütler Merkezi" ve "Kuzey Yunanistan Pontus Dernekleri Federasyonu", Pontus ruhunu canlandırabilmek için faaliyetlerine hız vermiştir.

Bu dernekler, hükümeti ve parlamentoyu "Pontus soykırımın" uluslararası alanda tanıtılmasında yeterli çabayı göstermemekle itham edecek kadar Yunanistan'da itibarlıdır.

Yetkili makamları ve basını harekete geçirerek Türkiye'ye karşı "Pontus soykırımını" kabul ettirebilmek yönünde yoğun baskı yapmaya hazırlanan bu çevreler, basında çıkan yalan haberlerle Yunan halkını da arkalarına almışlardır.

Rum basınında son dönemde şu şekilde yazılar çıkmaktadır:

"Karadeniz Bölgesinde halk Elen kökenli olduğunun farkındadır.

Pontus'ta Elenlerin varlığı ise çok eskilere dayanır. İlk yapılan toplu İslamlaştırma Trabzon ve Batum arasındaki Lazlara yönelik olmuştur. 17. yüzyılda yapılan bu hareket Of, Sürmene, Tonya ve diğer bölgelerdeki Elenlerin İslamlaştırılmasıyla devam etmiştir."

Hâlen Karadeniz Bölgesinde bu konuyu işleyen pek çok misyoner vardır.

Maksat yine aynıdır. Asıl kimliklerini Müslümanlaştırıldıkları için kaybettikleri iddia edilen güya Pontus asıllı Karadeniz Türklerine, "tekrar eski Hıristiyan dininizi kabul ederek esas kimliğinize dönün" telkinleri yapılmaktadır.

Ayrıca, tezlerini destekler mahiyette, 1990 yılında, kalp hastalıklarıyla ilgili bir konu için Trabzon ve çevre illerdeki halktan izinsiz kan örnekleri alınmıştır.

California'daki bir enstitüde araştırma görevlisi olan ABD'li Prof. Dr. Robert Mahley'in başkanlığındaki bu heyet, etnik köken araştırması yapmıştır.

Yunanistan'ın Ankara Büyükelçiliğince, "lisans ve yükseklisans" öğrencileri için Yunan Devleti'nin burs vereceğine ilişkin Trabzon KTÜ ile temasa geçilmiştir. Bu ülkeye çekilecek öğrencilerle, kısıtlı da olsa Pontus sempatizanı bir taban oluşturma çabaları vardır.

Öğrenci transferi uygulamasının rahat sağlanabilmesi bahanesiyle Trabzon'a bir konsolosluk açılması yönünde çalışmaları olmuştur. Eğer gerçekleşseydi, siyasi olarak da faaliyetleri resmiyet kazanacaktı.

Pontus ruhunu diriltmek maksadıyla Yunanistan'daki Pontus dernekleri bölgeye turistik amaçlı geziler düzenleyerek Karadeniz'de yaşamış atalarının bugünkü akrabaları ile tanışarak bir bağ kurmaya çalışmakta, Rumca konuşan halkla sohbet edilerek bunlarla Pontus arasında geçmişe dayalı bir ilişki aranmaktadır.

ABD'nin de destek verdiği faaliyetler gayeleri istikametinde giderek şekillenmektedir.

Aynı gayeler doğrultusunda İstanbul Suriçinde bir "Ortodoks Fener Rum Devleti" kurulması çalışmaları, "Ekümenik" sıfatıyla Patrik Bartholomeos tarafından yürütülmektedir.

Ülkemizdeki önemli işadamlarımızdan biri tarafından da ciddi şeklide desteklenen Patrik, bir süre önce Rum ve Ermeni işadamlarından oluşan bir gemiyle Trabzon'a çıkmak istemiş, ama halkın tepkisi üzerine bunu gerçekleştirememişti.

Görüldüğü gibi misyonerlerin tüm dünyada farklı yöntemler kullanarak toprak elde etme gayelerinde sıra Türkiye'dedir. Bunlar, ülkemiz içindeki özellikle akademisyenler ve işadamlarımızdan oluşan elit tabakanın da desteğiyle, dinî maksatlı görünen faaliyetlerini hiçbir engelle karşılaşmadan sürdürmektedirler.

Uygulanan projelerin (iyimserlikle yaklaşmak yerine) milli bütünlüğümüze karşı büyük bir tehdit içerdiğini asla unutmayalım!

Yapılalar Türk vatanını "işgale yönelmek" demektir.

İlgililerin bu konuda gerekli tedbirleri bir an önce almaları, varlığımızın devamı için zaruridir.