Bizi bölmek istiyorlar
Bilindiği gibi 2000 yılında yapılan Helsinki Zirvesi sonucu önümüze konulan Katılım Ortaklığı Belgesi, şu anda Avrupa standartlarında görülmeyen (!) Türkiye'nin, eğer birliğe alınırsa, üye devletlerle denk olmasını sağlayacak 112 maddeden oluşan düzenlemeleri ihtiva etmekteydi.
Bu 112 madde ile, üye olmak isteyen Türkiye'den sağlık, eğitim, yargı gibi temel alanlarda olduğu gibi balıkçılık, kültürel sahalar, tarım, ulaştırma vs.'yi kapsayan, topyekün her alanda birliğin belirlediği standartlara uyum istenmektedir.
Kopenhag Kriterlerine göre hazırlanan KOB'ne karşılık, düzenlediğimiz Ulusal Program'da uyum için, neredeyse bir devleti devlet yapan her sahada, istenilen değişiklikleri yapmayı yani AB'ne uygun anayasayı taahhüt ettik. Basından öğrendiğimiz kadarıyla, bazı bakanlarımıza bu konularda neyin altına imza attıkları dahi tam olarak anlatılmamıştır.
Bu çerçevede, Partilerarası Uzlaşma Komisyonu, AB'ne sunulan Ulusal Program'da verilen sözler istikametinde Anayasamızda yapılması gereken 51 maddelik değişiklikten, 37'si üzerinde anlaşarak, 37 maddelik bir Anayasa değişikliği paketi hazırladı.
17 Eylül'de görüşülecek olan bu maddeler şu sıralar bazı TV kanallarımızda gündem edilmekte, değişikliğin hayatımıza getireceği iyilikler anlatılmaktadır.
Özellikle kişisel özgürlükler konusunda eksiklikleri olan ülkemizin; hürriyetlerin alanının genişletilmesiyle Batı standartlarında ve uygar bir Türkiye olacağı dile getirilmektedir.
Bu maddeleri birliğin istediği doğrultuda kabul etmezsek, AB'ne girmek istemediğimiz imajının verileceğini söyleyen katılımcılar, böyle bir durumun önümüzdeki 10 yıl için AB'ni unutmak olduğunu vurguluyorlar.
Yapılan konuşmalarla adeta daha maddeler üzerinde görüşülmeden meclise "kabul etmek zorundasınız" denmektedir.
Üyeliğin kurtuluşumuz olarak anlatılmasıyla birliği istememek veya maddeleri kabul etmemek Türkiye'nin ilerlemesine engel olmakla eş tutulmaktadır.
Oysa, değişikliği istenen maddeler incelendiğinde bunların ülkemizde bazı sahalarda iyileştirmeler yapmasının yanı sıra, bütünlüğümüzü tehdit edici boşluklara da sebep olacağı muhakkaktır.
Bu durum ise üzerimizde emelleri olan güçlerin, boşluklardan istifade ederek, bölünmeye imkan ve zemin hazırlanmalarını kolaylaştırır.
O bakımdan tüm bunların önüne geçecek şekilde, milli birliği, bütünlüğü bozmayacak esaslarla, Türk toplumunu birbirinden ayırmadan, daha da birleştirici; topulumun dinamizmine güç kazandıracak ölçüler içerisinde düzenlemeler yapılması gerekmektedir.
AB'ne girebilmek için üzerinde çalışılan bu hassas mevzuda, yalnız milli değerlerimiz ve bütünlüğümüz esas alınmalıdır. Yetkililerimizin bu esaslar dışında hiç bir etki altında kalmadan maddeleri değerlendirmeleri gerektiğine olan inancımız tamdır.
Bu 112 madde ile, üye olmak isteyen Türkiye'den sağlık, eğitim, yargı gibi temel alanlarda olduğu gibi balıkçılık, kültürel sahalar, tarım, ulaştırma vs.'yi kapsayan, topyekün her alanda birliğin belirlediği standartlara uyum istenmektedir.
Kopenhag Kriterlerine göre hazırlanan KOB'ne karşılık, düzenlediğimiz Ulusal Program'da uyum için, neredeyse bir devleti devlet yapan her sahada, istenilen değişiklikleri yapmayı yani AB'ne uygun anayasayı taahhüt ettik. Basından öğrendiğimiz kadarıyla, bazı bakanlarımıza bu konularda neyin altına imza attıkları dahi tam olarak anlatılmamıştır.
Bu çerçevede, Partilerarası Uzlaşma Komisyonu, AB'ne sunulan Ulusal Program'da verilen sözler istikametinde Anayasamızda yapılması gereken 51 maddelik değişiklikten, 37'si üzerinde anlaşarak, 37 maddelik bir Anayasa değişikliği paketi hazırladı.
17 Eylül'de görüşülecek olan bu maddeler şu sıralar bazı TV kanallarımızda gündem edilmekte, değişikliğin hayatımıza getireceği iyilikler anlatılmaktadır.
Özellikle kişisel özgürlükler konusunda eksiklikleri olan ülkemizin; hürriyetlerin alanının genişletilmesiyle Batı standartlarında ve uygar bir Türkiye olacağı dile getirilmektedir.
Bu maddeleri birliğin istediği doğrultuda kabul etmezsek, AB'ne girmek istemediğimiz imajının verileceğini söyleyen katılımcılar, böyle bir durumun önümüzdeki 10 yıl için AB'ni unutmak olduğunu vurguluyorlar.
Yapılan konuşmalarla adeta daha maddeler üzerinde görüşülmeden meclise "kabul etmek zorundasınız" denmektedir.
Üyeliğin kurtuluşumuz olarak anlatılmasıyla birliği istememek veya maddeleri kabul etmemek Türkiye'nin ilerlemesine engel olmakla eş tutulmaktadır.
Oysa, değişikliği istenen maddeler incelendiğinde bunların ülkemizde bazı sahalarda iyileştirmeler yapmasının yanı sıra, bütünlüğümüzü tehdit edici boşluklara da sebep olacağı muhakkaktır.
Bu durum ise üzerimizde emelleri olan güçlerin, boşluklardan istifade ederek, bölünmeye imkan ve zemin hazırlanmalarını kolaylaştırır.
O bakımdan tüm bunların önüne geçecek şekilde, milli birliği, bütünlüğü bozmayacak esaslarla, Türk toplumunu birbirinden ayırmadan, daha da birleştirici; topulumun dinamizmine güç kazandıracak ölçüler içerisinde düzenlemeler yapılması gerekmektedir.
AB'ne girebilmek için üzerinde çalışılan bu hassas mevzuda, yalnız milli değerlerimiz ve bütünlüğümüz esas alınmalıdır. Yetkililerimizin bu esaslar dışında hiç bir etki altında kalmadan maddeleri değerlendirmeleri gerektiğine olan inancımız tamdır.
Editörün Seçtikleri