info@profdrhaydarbasenstitusu.org

ABD'nin Asya hevesi
01/11/2001 Köşe Yazısı 109
ABD'ne 11 Eylül'de düzenlenen saldırıda "Dünya Ticaret Merkezi" ve Pentagon vurulmuştur. Biri küreselleşmenin ekonomik simgesi; diğeri askerî gücünü temsil eden bu iki noktanın hedef olarak seçilmesi, saldırıyı "küreselleşme karşıtlarının" yaptığı ihtimalini güçlendirmektedir.

2. Dünya Savaşı'ndan sonra oluşan yeni dünya düzeninde "globalleşme" oyunuyla liderliği ele geçiren ABD, özellikle son yıllarda artan "küreselleşmeye hayır" gösterilerini önleyememişti. Bilindiği gibi Birleşik Devletler'in politikalarıyla, ortaya attığı tezlerle gelişmekte olan ülkelerin her türlü kaynağını kendi menfaatine kullanmıştır.

İkiz kulelerin ve Pentagon'un vurulmasının ardından ise, "savaşsız, içten ele geçirerek sömürge kazanma" şeklindeki bu politika değişmeye başlamıştır.

Saldırının hemen sonrasında adeta daha önceden tespit edilmiş bir hedef gibi delilsiz Afganistan'a düzenlediği operasyon bu sömürü taktiğinin yerini neyin alacağını göstermektedir.

"Bin Ladin operasyonuyla" özellikle son 50 yıla damgasını vuran küresel söylemler yerini, soğuk savaş yıllarının kanlı sömürgecilik anlayışına terk ediyor.

90'lı yılların başında Huntington'ın "Medeniyetler Çatışması Tezi" ve Brezezinski'nin "Büyük Satranç Oyunu" olarak ifade edilen görüşlerde bu yeni anlayışın temellerini atmaktaydı.

Zira, medeniyetler çatışmasına göre, en mükemmel kültür olan ABD kültürü ve medeniyeti gelişimini henüz tamamlayamamış, mükemmele ulaşamamış medeniyetleri kendine benzetmek zorundadır. Buna karşı direnen farklı medeniyetlerle elbette savaşacaktır.

Brezezinski'nin "Büyük Satranç Oyununda" ise Orta Doğu ve Asya'da "küreselleşmeye" boyun eğmeyen, kendi kültürlerini muhafaza ile teknikte ilerleyen devletler vardır. İleride ABD'ye rakip olabilecek bu devletler ortadan kaldırılmalıdır.

Çin ve İran küreselleşme ile kazanılamayan, gelecekte ABD'nin karşısına çıkacak potansiyeldedir. Liderliğin devamı için bu bölgeler baskı ile ele geçirilecektir.

Geçen hafta ABD'nin Wall Street gazetesine bu konuda açıklamada bulunan tarihçi Paul Johnson; "Terörizmi önlemek için sömürgecilik şarttır. Bu da Afganistan gibi bölgelerde sürekli asker bulundurmakla olabilir" diyerek tezlerinin nihai hedefini açıklamıştır.

Terörün tanımını kendi ölçülerine göre belirleyen ve "işkenceyi yasallaştırmayı tartışan" ABD, bilhassa Asya'daki rakiplerini bu yolla susturacaktır.

Soğuk savaş döneminin yöntemi olan "kanla bir bölgenin işgali" Bin ladin operasyonuyla geri dönmüştür.

Başkan Bush'un "bu savaş çok sürecek, terörün kökü dünyadan kazılana kadar devam edecek" şeklindeki açıklamaları kanla ele geçirilecek sömürgelerinde artacağının ifadesidir.

Terör tehlikesi gördüğü her yere müdahale yetkisini kendinde gören Birleşik Devletler yeni bin yılda, dünyanın pek çok bölgesini savaşla ele geçirecektir.

Pentagon kaynaklarına göre Afganistan sonrası Somali'ye de operasyon düzenlenmesinin gündemde olduğunu belirtmiştir. K. Irak'a da sıçraması muhtemel bu "terörü temizleme" operasyonuyla yeni sömürgeler kazanmaya uğraşan ABD'ye bu noktada destek verilirken iyi düşünülmelidir.

Bizden asker istendiği bu günlerde, Birleşik Devletlerin asıl niyetini iyi görerek, adalet ve barış kelimeleriyle özdeşleşen Türk kimliğini zedelemeyelim.

Komünizmin inkırazından sonra bizim de içinde yer aldığımız NATO'nun, kendisini tehdit eden yeni unsur olarak İslam'ı görmesi hatırdan çıkarılmamalıdır.

Türkiye'nin, diğer NATO üyeleri ile hareket ederken, dini bir İslam dünyası ile hukukunu koruması ve kendi menfaatleri için azami tedbirleri alması geleceğinin teminatıdır.
Editörün Seçtikleri